19.ve 20. Yüzyılda Osmanlı Aşiret İlişkileri
Osmanlı Dönemi'nde İran, Irak sınırlarında aşiretlerle olan ilişkilerin yüzyıllar içinde değişimi.
İslam ansiklopedisinin aşiret tanımına göre; Arapça bir kelime olup “kabile” karşılığı kullanıldığı gibi kabilenin altında daha küçük bir topluluğu da ifade etmektedir. Bu tanım günümüzde anlam geçerliliğini korumaya devam etmektedir. Eski zamanlarda aşiret tanımlaması eski Türkçede ise yaygın olarak göçebe unsurlar için kullanılmış, özellikle Osmanlılar döneminde boyun altında, cemaatin üstünde bir topluluğa ad olmuştur.
Osmanlı sınırlarının büyümesiyle ve Suriye ve Irak’ın 1515 yılında himaye altına alınması Osmanlı aşiret topluklarının oluşmasını sağlamıştır. Her ne kadar Osmanlı sınırlarında daha öncesinde de aşiret yapılar bulunması rağmen, asil etkin aşiret grupları 1515 yılında oluşmaya başlamıştır. Bu bölgelerin sınırlara dâhil olmasıyla bu bölgenin kültürleri birbirleri ile tanışma sürecine geçmiştir. Kültür tanışması yeni geleneklerin oluşmasını da sağlamıştır. Bu kültürel tanışmalar; edebiyata, mimariye, kültürelere uzun süreli etki etmiştir. Aşiretlerin 16. yüzyılda sınırlara katılmasıyla etkileri başlarda sorun olacak şekilde gerçekleşmemiştir.
16. yüzyılda Osmanlı siyasi gücünün etkinliğini sağlayabilmesi sayesinde aşiretler, azınlık statüsüne sahip bir grup olarak Osmanlı toplum yapısı içinde yer etmiştir. Osmanlı’nın yükselme döneminde bu durum ciddi bir problem teşkil etmemektedir. Fakat 19.yüzyıla gelindiğinde gerilme ve hâkimiyetin korunmasının zorlaştığı süreçte aşiretler daha etkin bir grup hâline gelmiştir. Bu bölgede sayı olarak fazla olan konargöçerler, kültürel ve siyasi olarak Osmanlı asayişini bozan bir husustur.
Bu bölgedeki konargöçer aşiretler 19.yüzyılda bölgede ciddi bir himaye kurmaktadır. Padişahın varlığını benimsemeden kendi kurallarını benimsemeleri, isteklerine göre vergi ve haraç toplamaları, hutbeleri padişah adına değil kendi adlarına göre okutmaları merkezi hâkimiyet ile taşranın arasının açıklığının başka kanıtıdır. Konargöçer yaşam stili sayesinde Osmanlı’nın birçok bölgeden alabildiği vergi ve çağırabildiği asker, bu bölgede yaşayan halktan fazlasıyla zor temin edilmektedir. Bu durumlar Osmanlı için 19. yüzyılda ciddi bir sorun hâline gelmiştir.
Merkezî otoriterin bu bölgede tekrar sağlanabilmesi ve dış ilişkilerde bu bölge sorunlarının mesele olmaması için hazırlanan Tanzimat Fermanı ile bu bölgedeki halkla daha sağlıklı ilişkiler kurmak amaçlanmıştır. Fermanın ilanıyla birlikte ilişkiler gerçekten de planlanıldığı gibi düzelmeye başlamıştır. Aşiret resmileriyle konuşmalar hediyeleşmeler başlamıştır.
Hediyelerin içeriği hakkında elçi metinlerini incelediğinde birçok farklı maden ve alana sahip hediyelerin verildiği görülmektedir. Mücevher, binek hayvan, kıyafet, köle bunlardan bazılarıdır. Bu hediyeleşme ve fermanın asıl amacı ilişkileri kolay bir şekilde çözebilmektedir. Çünkü 19.yüzyılda var olan savaş ve sorunlar Osmanlı’yı hem güçsüz hem de yıpranmış hâle getirmektedir.
Var olan sorunlara ek olarak iç sorunların Avrupa tarafından kullanılma çabası Osmanlı’yı yıpratan başka bir husustur. Yayınlanan Tanzimat Fermanı ile sorunlara daha kısa süreli kalıcı çözümler elde edilebilmiştir. Tanzimatın ilanıyla her ne kadar sorunlar çözülmeye başlasada asayişin sağlanması daha zorlu bir süreçtir.
İlerleyen süreçlerde her ne kadar Fermanla ilişkiler düzelmeye başlamış olsa da Osmanlı’nın hâkimiyetinin azalmasıyla birçok bölgede konargöçer aşiretler yağmalarda bulunmaya başlamıştır. Bu yağmalar var olan iç sorunlara yenilerini eklemiştir. Asayişin sağlanması için ilk düşünülen düşünce bu bölgelere asker transferinin sağlanmasıdır. Fakat bu durum ilerleyen süreçte hazineye yük olacağı için bu bölgedeki asker ihtiyacı acemiler ve başıboş vatandaşlar ile karşılanmıştır.
Aşiretler ve konargöçerlerin 19. ve 20. yüzyılda Osmanlı ile ilişkileri ve sorunları bu şekildedir. Aşiret sorunun kesin çözüme ulaşabilmesi 20. yüzyıl sonlarında olmuştur.