Hale Etkisi: Bilişsel Ön Yargımız

Meleklerimiz şeytan, şeytanlarımız melek olabilir mi?

Hale Etkisi (diğer isimleriyle halo, hare, ayla etkisi); bir kişi yahut durumla ilgili olumlu ilk ön yargının, söz konusu kişi yahut durumu bütünüyle kapsadığı sonucuna varmamıza sebep olan psikolojik bir etkidir.

Tanımlamada ''olumlu ilk ön yargı'' kavramını kullanmamızın nedeni, bu etkinin çoğunlukla pozitif özellikleri büyük resme yansıtmakla bilinmesinden kaynaklıdır. Bunun yanı sıra negatif ilk izlenimler ise hale etkisinin tersi olarak kabul edilen horn etkisi olarak adlandırılır.

İngilizcede ''halo'' olarak bilinen kelimenin Türkçe karşılığı ışık halkasıdır. Bazı gecelerde Ay'ın etrafında gördüğümüz ışık halkasına hale adını veriyoruz. Türkçede hale olarak adlandırdığımız bu etkinin ise suya taş attığımızda suda oluşan dalgalanmalar gibi ilk hareketin aynı şekilde etrafına yayılması ilkesini esas aldığını söyleyebiliriz.

Günlük hayatta bazen farkında olarak bazense farkında olmaksızın karşımızdaki yeni gördüğümüz insanları dış görünüşlerine göre bir ilk izlenime tabi tutarız. Uzmanlar bir kişiyle ilgili ilk düşüncemizin o kişiyi gördüğümüz ilk 7 saniye içerisinde oluştuğunu söylüyorlar. Yani 7 saniye içerisinde illa ki aklımızda olumlu veya olumsuz bir hava oluşmaya başlıyor. Sonrasında ise değerlendirme aşamasına geçiyoruz.

Değerlendirme aşamasında söz konusu kişiyi henüz detaylı tanımıyor olmamıza rağmen beynimiz otomatik fikirler üretir. Örneğin bu insanı dış görünüş olarak güzel bulduysak içsel özelliklerinin de aynı şekilde güzel olduğunu düşünürüz. Çünkü bir nevi haklı çıkmak isteriz.

Mülakatlarda, iş görüşmelerinde, okul hayatında ve sosyal ilişkilerde sıklıkla hale etkisinin izlerini görebiliriz. Bu tarz ortamlarda iyi görünümlü insanları daha yetenekli ve daha başarılı olarak nitelendirme eğiliminin söz konusu olduğu görülmüştür.

Bütün bu bilgiler ışığında bilişsel ön yargı diye isimlendirdiğimiz hale etkisinin neden oluştuğunu merak ettiğimiz bir noktaya geliyoruz. Öncelikle insanın yaratılışından bu yana ön yargılı bir varlık olabildiğini kabul etmemiz gerekir. İnsanlık, tarih boyunca güç ve estetik için çeşitli savaşlar vermiştir. Aynı zamanda hale etkisinin yansımalarını insan beynindeki tutarlılık ve haklı çıkma çabasının bir tezahürü olarak da görebiliriz. Günümüz dünyasına gelecek olursak mevcut zamanda o kadar fazla kısa etkileşimler kuruyor ve o kadar fazla insan tanıyoruz ki hâliyle kolay yolu seçip hızlı değerlendirmeler yapma eğilimine giriyoruz. Bu durum bazen avantajlar sağlasa da çoğunlukla sağlıksız ve yanlış kararlar almamıza sebebiyet verebiliyor.

Sadece insanlar arasında değil hayatımız boyunca anlam yüklediğimiz olaylar ve nesnelerde de hale etkisinin yansımalarını görebiliyoruz. Böylece söz konusu olay veya nesneye ait fikirlerimizi genelleyip tek bir sonuca odakladığımız zamanlar olabiliyor.

The Decision Lab tarafından ürün düzeyinde yapılan bir deneyin sonuçları, halo etkisinin, insanların bir uygulamanın giriş sayfasına baktıktan sonra uygulamadan beklentilerini nasıl değerlendirdikleri konusunda kayda değer bir rol oynadığını gösteriyor. Özellikle, kullanıcılar giriş sayfasının estetiğini beğendiğinde, uygulamanın sezgisel, güvenilir ve emniyetli olma olasılığının büyük ölçüde daha yüksek olduğunu düşünme eğilimindeydiler.

Bu bulguların iki önemli sonucu var: Birincisi, bir ürünün tek bir özelliği, örneğin estetiği, insanların ürünle ilgili genel algısını büyük ölçüde etkileyebilir; ikincisi, insanların çok az bilgiye dayanarak izlenimler oluşturabilmesidir. Bu durumda, bir giriş sayfasının görseline tek bir bakış, insanların sayfanın estetik algısını ve diğer özelliklerine ilişkin beklentilerini önemli ölçüde etkilemek için yeterliydi. Elbette, ürün hakkında daha fazla bilgi elde edildikçe insanların genel yargıları değişebilir; ancak ilk izlenimlerin (ve göze çarpan özelliklerin) önemi hafife alınmamalıdır.

Hale etkisinin sosyal boyutunu ele aldığımız bu yazıda özetle ön sezilerimizle hareket eden bir varlık olduğumuz gerçeğiyle tekrar karşılaştığımız bir sonuca varıyoruz. Belki de hissikablelvuku dediğimiz gönül gözünün bize doğru yolu göstereceğine inanabiliriz. Yine de Nasrettin Hoca'nın ''Ye kürküm ye'' fıkrasını tekrardan hatırlamalıyız ve sağlıklı etkileşimler kurabilmek adına bilişsel ön yargılarda bulunduğumuz anları fark edip onları doğru yorumladığımızdan emin olmalıyız.