"Winesburg, Ohio" Romanında Kadınların Rolü
Birden çok tema barındıran ve Amerikan romanı olan "Winesburg, Ohio", bize kadınların yaşamlarında deneyimledikleri mücadelelerden bahseder.
Winesburg, Ohio Sherwood Anderson tarafından 1919’da yayımlanan, yirmi bir kısa öykü ve hepsi tek bir roman olarak okunabilen bir önsözden oluşuyor. Romandaki en önemli tartışmalardan biri kadın karakterlerin konumudur. Feminist bir teori ”Kadınların Zamanı” içinde, kadınlarda döngüsel bir hareket olduğunu ifade eder. Zamanları pasifliğe bağlıdır. Hareketsiz durumdalar çünkü evlenmek ve doğum yapmak gibi pozisyonlar almak için beklemeye indirgeniyorlar. Döngü nedeniyle, bu durumlar farklı karakterlerle tekrar tekrar tekrarlanır.
İlk örnek, “Anne” hikayesinin konusu olan Elizabeth Willard karakterinden bahsedilebilir. George Willard’ın annesi ve Tom Willard’ın karısıdır. Devam eden hastalığı nedeniyle sık sık evlerinde hayalet gibi dolaşır, Tom ise zamanını şikayetlerini ifade ederek geçirir. Çok parası vardı, ancak ataerkil topluma karşı sorumluluğu olarak görülebilecek olan George’u doğurduğundan beri harcayamadı.
Başka bir örnek vermek gerekirse, başkaları için bir yaşam sürmek ve kendine değil başkalarına hizmet etme arzusuna sahip olmak anlamına gelen “ötekileştirme” teriminden bahsedilebilir. Bu diğer yönelimli konum, “Rüya” adlı hikayelerden birinde geçmektedir. Hikayede Alice Hindman’ın Ned Currie adında bir kasabalıyla ilişkisi olan bir kız olduğunu görüyoruz. Evlenmeyi planlıyorlar ve çalışma sonucunda biraz para aldıktan sonra Ned evlenmek için geri döneceğini söylüyor.
Bu yüzden, Ned karakteri kadın karakterlerin bekleme pozisyonunun pasif bir kendine bakan olarak temsil edildiği sonucuna varabileceğimiz bir düzende Alice’ten onu beklemesini umuyor. Alice onunla gitmek, para kazanmak ve ona yardım etmek istiyor. Ama bunu kabul etmiyor. Gerçekte, Alice’in bu arzusu, özgürlüğünü ve bağımsızlığını kazanmanın anahtarı olarak tasvir edilir. Ancak geride kaldı. Beklerken şöyle der: ”Ben onun karısıyım ve geri gelse de gelmese de karısı olarak kalacağım,” diye fısıldadı kendi kendine ve kendini destekleme konusundaki tüm istekliliğine rağmen, bir kadının kendine sahip olması, kendi başına vermesi ve alması gibi büyüyen modern fikri anlayamazdı.
Sonuç olarak, kadınlar o dönemde toplumda “görünmez” olarak tanımlanır, çünkü gerçek kişilikleri sosyal görevleriyle gizlenir. Alice Hindman, Kate Swift ve Elizabeth Willard’ın hayatlarını karakterize eden zorluklar, hayal kırıklığı ve hayal kırıklığı, benzersiz fikirleri ile hayatlarındaki erkekler arasındaki kopukluktan kaynaklanıyor. Sherwood Anderson, bu romanıyla insanları kadınların yaşam standardı hakkında derinlemesine düşünmeye teşvik eder ve bu kadın karakterleri sunarak devrimci ve insancıl olan cinsiyet eşitliğini savunur.