"ALICE" Harikalar Diyarında

Çocukluğuna dönmek isteyenler! Battaniyelerinizi alıp her şeyden uzak bir buçuk saat geçirmeye var mısınız?

Çocukluğumuzda İzlediğimiz Kimi Zaman Okuduğumuz Bu Fantastik Hikayeyi Bir De Böyle İzleyin!

Çocukluğumuz birçok güzel çizgi film hatırasına sahiptir değil mi? Fantastik hikayeler,büyük, göz alıcı karakterler...ama aslında tek bir amaç vardır: "çocuğa öğretici bir şeyler aşılayabilmek için onun dikkatini çekmek."

İşin garibi hâlâ daha ne kadar büyüsekte sevgiyle hatırlarız. Hatta bazen tekrar tekrar izleriz. Ben kişisel olarak o güzel anlarımın büyüsünü bozmamak adına çok izlemeyi tercih etmesemde bugün çok farklı bir şey için istisna yapıyorum.

Alice,bizleri çocukluğumuza geri götürmek için dönüyor!

Ama Tek Bir Farkla

"Modernize edilmiş versiyonuyla"

Bu ne demek diyecekseniz eğer,cevap:

Dans,müzik,eğlence ... yani 'MÜZİKAL'


İlk müzikal izleme deneyimim sanal bir şekilde olmuş olsada kesinlikle buna değdiğini ve harika bir iş ortaya koymuş olduklarını açıkça söyleyebilirim.Herkesin birbiriyle olan uyumu,enerjileri sayesinde de yaptıkları şeyi severek yapmış olduklarından bana da o enerjiyi hissettirdiler ve çok keyifli bir buçuk saat geçirdim. Keşke dahası da olsaydı.

Sanat ekibi, yayın yönetmeni/ekibi... Aslında bir içerik önümüze gelene kadar ne kadar çok aşamadan geçiyor. Ve bir işin iyi olup olmadığının kararını verirken düşünme esnasında çok büyük bir rol oynuyorlar. Bu sebeple onların da bu ekip işinde büyük bir başarı gösterdiklerini söylemeden geçmeyelim.
Sanki orada seyirci koltuğunda oturup canlı canlı izliyormuşum gibi hissettirdi.Bu bana göre çok önemli bir detaydı.

Kostümlerin,sahnenin,dekorların,ışıklandırmanın her şeyin ışıl ışıl oluşu,bizi gerçekten de harikalar diyarında,oranın ihtişamında kaybolmuşuz gibi hissettiriyor.

Sizi karşıladığı renk cümbüşü ile emin olun çok seveceksiniz.



Tek kelime ile IŞIL IŞIL!

Karakterlere biraz bakacak olursak;

Ezgi Mola: Anne ve kraliçe rolünde

İbrahim Selim: Baba ve kral rolünde

Enis Arıkan:Tavşan,

Merve Dizdar:Kedi kadın

Şükrü Özyıldız:Şapkacı

ve

Serenay Sarıkaya:Güzeller güzeli Alice


Oyuncular

Burada oyuncular hakkında naçizane fikirlerimi paylaşmak için bir iki dakika soluklanalım. Öncelikle sadece birkaç sene amatör bir tiyatro geçmişim ile çokta eleştirme hakkına sahip olduğumu düşünmemekle beraber zaten herkesin ne kadar başarılı olduğunu da açıkça görebiliyorum. Sadece verilen rollerin gerçekten de canlandıran kişilerle bütünleştiğini izlerken sizde muhtemelen fark edeceksiniz.

Bu sebep ile ben kendi favorilerimi paylaşmanın daha doğru olacağını düşünmekteyim.

İzlerken sanırım en çok Ezgi Mola'da keyif aldım. Bir kişinin hem komedi hem de dramı başarıyla oynayabilmesi bana göre çok büyük bir yetenek olmakla birlikte bir de bunu aynı sahneye taşıyınca beni kendine daha çok hayran bıraktı.

Ezgi Mola/Kraliçe

İkinci olarak Enis Arıkan'ı söyleyeceğim. Çünkü sahneye hareket katan, ortamı tatlandıran bir karaktere ihtiyaç vardı ve bunu tavşan rolüyle çok yerinde canlandırdı. Bazen olur ya seyirciyi fazla güldürmek istersiniz ve bunun için o kadar komik şeyler yapmaya çalışırsınız ki iş komediden daha uzak bir hâl alır, seyirci sıkılır. Bu, asla öyle değildi.

Enis Arıkan/Tavşan

Üçüncü olarak tabiki de Serenay diyeceğim. Ona tek bir yorum yapmak istiyorum: Sesi...ışıltısı ve sahnedeki güzelliği... Tam olarak o,sahneye ait bir kadın!


Serenay Sarıkaya/Alice


Son olarak ise en sevdiğim sahneyi paylaşmak istiyorum. Sanırım en favori sahnem şapkacının sahnesiydi. En görkemli, en renkli, en parıltılı, şıkır şıkır bir sahneydi. Hem dans vardı hem şarkı hem de her sahnenin başında oynadıkları bir girizgâh oyun. Aynı zamanda bütün karakterleri de orada görebildik.

Oradaki enerji beni kendine hemen çekti.

Şükrü Özyıldız/Şapkacı


Şimdi sıradaa, biz de bu masala dahil olalım ne dersiniz?

İlk sahne ile hepimizin evlerinde olabilecek olan, sıradan bir aile karşılıyor bizi...

Mutsuz bir anne-baba ve -her birimiz gibi-ebeveynlerinin yaşamasını istediği hayatı yaşamak ile kendi hayalleri arasında kalmış genç bir kızı izliyoruz.
Annenin o anaç ruhu, baba ile arasındaki ilişki biçimi, çocuğuna karşı tavrı... aynı zamanda da her şeyden bıkmış ruh hâli...

ve

Tüm bunların arasında sıkışmış,üstelikte o gün,tam da doğum günü olan Alice...

Ama o da ne? Yoksa bir tavşan mı beliriyor karşısında?

Ona bir yaş günü hediyesi getiriyor.

Hediye ise bu macera 

Sadece yapması gereken tek şey bilmeceyi bilmesi…

“Dağlarda açar, baharları yazları…yüksektedir mütevazi yuvası…çiçektir rengi mor, ömrü pek kısa 
Ah!Kimseler bilmez yaşadığını”
-"Umrumda değil!"
-"Doğru cevap!"

İşte bu şekilde Alice ve tavşanın bilmecelerle bitmeyen oyunlarına sahne oluyoruz.

Aslında tüm bu bilmecelerin,oyunların bir hikayesi, bir anlamı var. Alice'in hayatında yaşamına dokunan oyunlar bunlar.Her bir bilmece ile kendini biraz daha tanıyor. Geçmişteki yaraları ile yüzleşiyor,onları kucaklıyor.

Mesela kendi küçüklüğünü kucaklıyor, kendi korkularını...

Kendi hikayesini yaratmak için harikalar diyarına düşen güzeller güzeli Alice..

Hikayenin sonunda tüm soruları bilecek mi?

Bu hayattaki kendi amacını,kendi yüreğinin sesini duyabilecek mi?


Anneler...annelerimiz...bazen dayanılmaz olabiliyorlar değil mi?

-Aa,evet evet bizim iyiliğimiz için ...

İlerleyen sahnelerde annenin de derin yaralarını,pişmanlıklarını görüyoruz.Sonuçta onların da bir hikayesi var, onlar da ilk çocuk olmadılar mı? Ama zamanı gelince de bir kraliçe edasıyla sahip olduğu o güç ve korkunun yanında etrafına neşe ve enerji de saçıyor. Belki de bu şekilde kendi karanlık tarafını kamufle ediyor.

“Sonra hiçbir şey oluyorum,hiçbir şey”
“Kaçırmayın zamanı,zaten zamanı kaçırırsak mahvoluruz.”
“Ben zamanı harcadım. Şimdi de zaman beni harcıyor.”

Bu yolculukta Alice -kendi hikayesini yazarken- karşısına çıkan her bir karakter onun hayatında birini temsil ediyor. Aslında savaşması gereken o kraliçe, Alice’in annesi,kral da babası..


Ezgi Mola ve İbrahim Selim rolünü son derece benimsemiş görünüyor. Ama burada Ezgi Molayı bu eşsiz performansı ile özellikle tebrik etmemiz gerektiği kanısındayım.


Çocuklara okuduğumuz,onlara hep imrenmeleri için anlattığımız her fantastik hikayenin aslında çok içten ve öğretici bir alt metni olduğu gibi bu müzikalimizin de içimizi ısıtan çok tatlı bir mesajı var:

"Sevgi!"

Kendimizi sevmek,her halimizi sevmek!

Kendimizi kendimize anlatmayı öğrenmek.

-"E,bize deli demezler mi ?"
- "Derler."


Anne ve kız

Ebeveynlerimiz ve onların yuvadan uçmasından korktukları çocukları…

Aslında yuvadan uçmalarından korkmazlar da yalnız kalmaktan,unutulmaktan korkarlar..

“Dünya çok kalabalık ve ben yalnızım.”

Ama bilmezler ki biz özgürleştikçe onlara,yuvamıza daha çok döneriz.

Yeter ki bize,kendimizi tanımamız,keşfetmemiz için bir şans versinler.
Baskıyla değil, diretmeyle ya da şart koşarak değil;istediğimiz için,bir şeyi yapmamıza olanak tanısınlar.

Bu sebeple; çağımızın virüsü olan 'görmemek,duymamak ve anlamamak' yerine sevgi ve anlayış ile bazen yapması zor olsa da kendimizi birbirimizin yerine koyarak bazı şeyleri anlamaya çalışmak gerek.

Söylemesi ne kadar da kolay!

Ama gel gör ki kendi hikayesini yaratmak için harikalar diyarına düşen güzeller güzeli Alice'e bak!

Annesi ile Alice arasındaki bağı yani bir anne-kız bağını, en şaşaalı şekilde ve mutlu nasıl anlatılırsa öyle anlatmışlar.

Güldürdüğü kadar da düşündüren, acı tatlı bir hikaye.

Şarkıyla da buluşunca unutulmaz bir gece yaşatmış.


Müzikaller, müziğin ve görselliğin buluştuğu sizi bin bir türlü duyguya bir anda sokabilen görsel şölenlerdir. Bir olay sahnelenir acı tatlı.

Herkes payına düşenden bir kaşık alır.

Müziğin de o anın akışına uygun olması da önemlidir ki kurgu bütünlüğünü korusun.Alice’te de bu şekilde olur.

Eğer sözlere kulak verirseniz ne kadar anlamlı olduğunu fark edeceksiniz...

“Kaybetmek kolay,kazanmak zor bu diyarda;kendi cennetin de cehennemin de sensin”

Hem kendi yaşantımıza hem de Alice’in diyarına uyarlanabilir bir söz değil mi...

Canlı canlı izleyen herkesin çok şanslı olduğunu düşünmekle birlikte gitme fırsatı bulamayan benim gibiler için bu yolun da çok çok keyifli olduğunu düşünüyorum.

Battaniyenizin altında her şeyden uzak 1.5 saat geçirmeye var mısınız?

İzlemek isteyenler için sadece Disney+’ta..

https://youtu.be/Nh1vZl6r4CY

Bu büyüleyici maceraya siz de dahil olmak istiyorsanız kaçırmayın,tıklayın..

Ve her şey anca bir rüya olsa gerek...

İyi seyirler…