"Always"

Harry Potter serisi üzerine bir yazı.

Herhangi bir Harry Potter hayranına "Always" dediğiniz zaman neyi kastettiğinizi anlar ve birkaç saniyeliğine dalıp gider. Bu yazı da tam olarak bununla ilgili olacak. Harry Potter'ın yıllar geçse de neden eskimediği, onu sevenlerin neden döndürüp döndürüp izlediğini biraz ele almaya çalışacağım.

Not: İzlemeyenler varsa uyarı, spoiler içerir. Şimdiden keyifli okumalar.

Harry Potter dediğimiz kişi bebekken anne, babasını kaybeden ve sonrasında pek de iyi sayılmayan teyzesi Petunia'ya emanet edilen birisi. Onu emanet eden kişi de daha sonrasında onu okula mektup yoluyla çağıracak olan Albus Dumbledore ve yine okulun profesörlerinden olan Minerva McGonagall. Harry gelen davet sonrasında zor da olsa okula girer ve hikâye burada başlar. Buradan sonrasını anlatmam size bir şey kazandırmayacaktır çünkü baştan aşağı spoiler içerir ki yazdığım şeyler de serinin birinci filminin ilk bir saatini barındırıyor olabilir.

Önemli olan nokta ise bu değil, serinin neden bu kadar sevildiği. 90lı yıllarda doğanlar - ilk 5 yılı daha çok kitapları okumuş, son 5 yılı da daha çok filmleri izlemiştir. - bu seri ile büyüdü diyebilirim. Hatta oynayan oyuncular da 1988-1989-1990 doğumlu dersek tam olarak yukarıdaki jenerasyonla beraber büyüyorlar. Üstelik bu oyuncuların gerçekten büyüdüklerini görebiliyoruz. Karakter gelişimlerini de yazar J.K Rowling çok başarılı bir şekilde yansıtmıştı ve üstelik hikâyede boşluk da yer almıyordu. Sonrasında bu dönemin öncesinin de anlatıldığı başka bir seri çekildi ama o konumuz değil. Hâl böyle olunca da bu jenerasyon bu seriyi kendine yakın gördü. Seride işlenen dostluk, aile teması ve bununla beraber gittikçe karanlıklaşan tema, savaşın âdeta geldiğini bize hissettiriyordu. Filmlerde kopukluk olacağı zamanlarda yapılan flashbackler de eklenince muazzam bir şey ortaya çıktığını söyleyebilirim.

Toplamda 8 film olan Harry Potter serisinde, kişisel konuşmam gerekirse en sevdiğim filmler; 4 ve 8.filmler diyebilirim. Nedeni olarak da birisi savaşın başladığı, diğeri de savaşın bittiği film olması diyebilirim.

Yazıyı bitirmeden önce Sirius Black, Severus Snape, Ron Weasley, Remus Lupin, Cedric Diggory, Rubeus Hagrid, Hedwig ve en önemlisi Dobby'ye buradan selam ve sevgilerimi iletmek istiyorum. İyi ki vardınız, iyi ki varsınız.

Son olarak da yazıyı Hogwarts'un sloganı ile bitirmek istiyorum: "Draco Dormiens Nunquam Titillandus". Türkçe çevirisi ile "Uyuyan Bir Ejderhayı Asla Gıdıklama." Umarım okurken keyif almışsınızdır, sağlıkla kalın.