Annem Suzan Teyzelere Gitti

Annesine annelik yapan kızlar için.

Feministler belki senelerdir erkeklikle, erkeklerle, patriyarkayla savaşıyor ama bu sistemin dişlerinden biri olmayı seçen kadınlardan pek az söz ediyoruz. Zamanında ezildikleri konularda güç elde edince ezen konumuna memnuniyetle geçen kadınlar var. Onlar hakkında ne düşünmeliyiz? Zamanında mağdur oldukları için şimdi bize aynısını yapmaya hakları var mı?

Elbette geçmişteki travmalar yetişkin olduğumuzda eylemlerimizi etkiler fakat hür irademiz de söz konusudur ve en nihayetinde ne yapacağımızı biz seçeriz. Kadınların bütün yanlışlarını geçmişteki travmalarına bağlamanın kadınların özgür iradesini yok sayan bir tutum olduğunu düşünüyorum.

Ezilen taraf olsak da biz de insanız ve günahsız melekler değiliz, elbette bizim de hatalarımız, yanlışlarımız olacak. Bu durumun farkına varmadığımızda kadınları yetişkin birer birey olarak değil kendi davranışlarının sorumluluğunu alamayacak çocuklar olarak görüyoruz ki bu erkeklerin bakış açısından farksız.

Genel anlamda kadınların yaptıkları hataların sorumluluğunu alabilmesi de feminizmin bir parçası olmalı diye düşünüyorum. Gelelim toksik anne-kız ilişkilerine… Annesine yaşatılanlar yüzünden ona derin bir şefkat besleyen ama aynı zamanda kendisine yaptıkları yüzünden öfke duyan kız çocuklarının hikayesinden bahsetmek istiyorum.

Ataerkil bir ailede yetişen ya da yaşadığı toplumda buna maruz kalarak büyüyen kız çocukları çocukluk sürecinden itibaren feminizmle ilk tanışmaları en yakından annelerine yapılan şeyleri gözlemlemeleriyle oluyor. Annelerine yapılan haksızlıklar ve eşitsizliklere karşı savaşmaya çalışıyorlar küçük yaştan itibaren. Bir bakıma kendilerini annelerinin ebeveyni gibi hissediyorlar ve kendi annelerine annelik yapmaya çalışıyorlar. Hiç kimse bu kadar ağır bir sorumluluk yüklenmemeli, hele de kendisine sunulmayan sağlıklı ortamı ona sunmayanlar için yaratmaya çalışmak sırtlanması zor bir şey.

Yetişkin olan, yaptıklarının sonuçlarıyla yüzleşmesi gereken insanları gözümüzde çocuklaştırıyor ve zihnimizde tekrar büyütüyoruz. Çoktan yetişkin olmuş, doğrusunu yanlışını bilmesi gereken insanların iradesi yokmuş gibi davranıp onları kurban rolüne hapsederek sonsuz bir vicdan azabı döngüsüyle yaşıyoruz.

Elbette annelerimizin yaşayamadığı hayatları onlara sunmak istememiz çok doğal; fakat hepimize bu sunuldu mu? Kaç kere biz depresyonda yataktan çıkamazken annemiz umursamazca komşuya gitti? Kaç kere eve geç dönmeyelim diye babalarımıza şikayet edilmekle tehdit edildik? Kaç kere ataerkil aile yapısı kullanılarak özgürlüğümüz bile isteye kısıtlandı? Kaçımızın beden algısı bozukluğunun sebebi annelerimizin bitmeyen eleştirileriydi? Kaçımıza annemiz tıpkı kendi annesinin ona davrandığı gibi davrandı?

Bizimle toksik bir iletişim kuran, bize yetersiz hissettiren, birçok konuda özgüvenimizi yerle bir eden ve toplumun bütün ahlaki değerlerini üstümüzde uygulamaya çalışan yetişkin bireyleri kendi aklı fikri olmayan kurbanlar olarak görmemiz hiç sağlıklı bir durum değil. Bu konuda dengeyi sağlamak çok zor çünkü yaşadığı ve maruz kaldığı yaşanmışlıklar yüzünden onları suçlamamız onlara yaptığımız bir haksızlık olur. Fakat bir noktada kendi yolumuzu çizmeli ve aynı şeylerin kendimize yapılmasına izin vermemeliyiz. Bu döngüyü kıracak olan kişiler bizleriz.

Kendini annesinin annesi gibi hisseden bütün kızlar, siz sadece küçük bir çocukken başkaları tarafından yaşatılan travmaların size yansıtılması sizin suçunuz değil. Sizin bu travmaları çözmek gibi bir sorumluluğunuz yok. Annenizin yanında olabilir, bu travmaları atlatıp birey olma sürecinde ona destek olabilirsiniz. Ebeveyni değil de arkadaşı gibi yanında durabilirsiniz. Ama fazlasını yapmaya çalışarak, rolleri değiştirerek, onlara çocuk muamelesi yaparak hatalarını düzeltmelerini engelliyoruz.

Bu yazı annelerimize kusulan bir nefret kesinlikle değil, sadece geçmişte yaşadıkları travmalar bize yaşattıkları travmaların bahanesi olamaz. Annelerimizi bir zamanlar oldukları küçük kız çocuğu olarak görmeyi bırakmamız lazım çünkü bunu sırtlanmak her kadın için çok ağır. Bir şekilde sistemin çarklarından biri halini almış kadınların varlığını yok sayamayız.

Acılarımızı görmezden gelen, gözlerinin önünde acılar içinde kıvranırken bizi yok sayan, kendisini ezen sistemi olduğu gibi sürdürmeye çalışan anneleri görüyoruz, onlara kendilerini iyileştirmeleri için destek olmaya çalışıyoruz fakat annelerimizi yeniden büyütmüyoruz. Belki bir gün tüm kabuslarımızı hayra yoran, Allah nereye çağırsa elimizden tutan, makul derecede karanlığı elinin tersiyle iten, yarası meşhur bin kabahatini çoktan affettirmiş ve bizi en önce kendimizden koruyan annelerimiz olur. Biz de metanetle açtıkları yaraya yara bandı yapıştırmalarına izin veririz.