Bir bedenin içinde bir nefesim

Bir bedenin içinde bir nefesim, bazen duygu, düşünce ve boşluk... Sonra yine nefes. Dışarıdaki her şeyin geçiciliğini seyreden bir bedenim, nefes de benimle birlikte. Bana dost. Düşmüş de tutuluyor gibiyim. Savrulmuş ama güvende gibiyim. Düşmeye engel olamamış gibiyim. Dağınıklığın içindeyim. Normali kaybettim. Normalin öldüğü, gerçekle başbaşa kaldığım bir andayım. Bu anları çokça yaşamıştın değil mi?

Kaygı; sabaha kadar ışıkları açık olan odaların göründüğü bir apartmandaki ışıklar gibi. Sabaha kadar açık, gecenin bilinmezliğinde aradığı bir şey var. Hunharca yemeğe saldırıp, az yedim. Ne yediğimi hissedemedim. Sadece içtiğim çayın tadını aldığım anlar bile değer katıyor hayatıma.

Cümlenin devamının gelmediği anlar, üç noktanın ne işe yaradığını fark ettiğim anlar. Sustuğum, konuşamadığım anlar. Kelimelerin yetmeyeceğini anladığım anlar. Nefes burada, ben buradayım, yeri hisset. Bir şeylerden umudum kaldı mı? Bilmem. Yanlış seçimlerden, ya da sadece öyle olmasından gelen halden yorgunum. Yaşamayı seven yanıma ihanet edemem ki. Geçip gitmesine izin verebilirim ancak.

Ve aklıma geliyor Sarte'ın sözleri: Cehennem başkalarıdır.

Kendime yolculuğum kendimden geçiyor. Kendimle samimiyetimden geçiyor bu yolculuk. Çayın tadını almak kadar sade ve basit; kusurunu da görmek. Sonra yine devam etmek. Hatta o an bile devam ettiğini bilmek.