Bir Film Önerisi: Çavdar Tarlasındaki Asi (Rebel in the Rye)
J.D. Salinger'ın hayatını anlatan bir film
En sevdiğim filmlerden biri olan Çavdar Tarlasındaki Asi'yle TRT 2 sayesinde tanışmıştım. Mayıs 2020'de her gün bir film yayınlamaya karar vermişti TRT 2. Tabii pandemi dönemi olduğu için evden çok çıkmayınca ben de bir karar verip olabildiğince takip etmeye çalışmıştım bu filmleri. İzlediklerimin içinden de en sevdiğim de Çavdar Tarlasındaki Asi olmuştu.
Bu film aslında Çavdar Tarlasındaki Çocuklar (Catcher in the Rye) kitabının yazarı J.D. Salinger'ın hayatından esinlenilerek yapılmış bir biyografi. Filmin adı da aslında Salinger'ın bu eserinden geliyor. Çavdar Tarlasında Çocuklar'ın bire bir çevrilmiş adı "Çavdar Tarlasındaki Yakalayıcı" oluyor. Bu da kitabın ana karakteri Holden'ın olmak istediği kişiyi temsil ediyor. Kitabın ana karakteri Holden, uçurumun kenarındaki bir çavdar tarlasında bulunmak istiyor. Böylece burada oynarken uçuruma fazla yaklaşan çocukları yakalaması mümkün olacak. Filmin ismi de bu başlıktaki oynama ile elde edilmiş. Kitapta bahsedilen "yakalayıcı" ise kendi yolunu kendi belirleyen ve yazmaktan asla vazgeçmeyen Salinger'ı anlatması için "asi" olarak değiştirilmiş.
Filmde J.D. Salinger'ı başrol oyuncusu olarak Nicholas Hoult canlandırıyor. Film Salinger'ın aile mesleği ile uğraşmak yerine yazar olma isteği, yaratıcılık sürecinde yaşadığı zorluklar, askerliği, aşk hayatı gibi konuları ele alıyor. Çavdar Tarlasındaki Asi oldukça yavaş akışlı bir film olsa bile hem çekimlerin güzelliğinden hem de oyuncuların becerisinden ötürü sizi kendine çekmeyi başarıyor. Yine de yavaş tempolu olması gözünüzü korkutmasın, yer yer oldukça heyecanlı olmayı başarıyor film. Bu açıdan film gerçekten de insani duyguların bir yansıması gibi. Salinger'ın yaşadıklarını siz de onunla beraber yaşıyorsunuz filme yansıyan bu duygusal dalgalanmalar ile. En güzel kısmı ise Salinger'ın ne olursa olsun yaratmaya devam etmesi. Bazı insanların kendine engel olamadığına inanıyorum ben, Salinger da şüphesiz böyle birisi. Zihninizde kısılı kalan her düşüncenin kaçmak için bir kelebek misali tüm zihinsel sınırlarınıza çarpıp öteye gitmeye uğraşması da sanatçılığın getirdiği bir özellik olsa gerek. Yaratma ve yaratmaya engel olamama...
Filmde beni en çok etkileyen nokta ise en yakın arkadaş betimlemesi oldu. Filmde gösterilene göre Salinger, kendisine gelen bir öneriden sonra Holden'ı en yakın arkadaşı olarak görüp onu bu şekilde bağrına basarak yazmaya çalışıyor. Araya savaş bile girse ondan vazgeçmiyor. Kendisinin bu kararlılığı da izleyiciye adeta umut veriyor.