Bir Hayat Listesi Hazırlayalım Mı? - The Life List
Hayatın koşuşturması içinde unutulan hayaller, ertelemeler ve korkular... Bir film, bir liste ve dört basit soru bana yeniden umut verdi.
Bu yazıyı okurken: Sleeping At Last – Saturn dinlemenizi tavsiye ederim...
Bir annenin kızına bıraktığı vasiyeti, kızının 13 yaşında yazdığı hayat listesi olursa neler olur?
Bu yıl izlediğim ve beni en çok etkileyen filmlerden biri Aşk Peşinde Bir Yıl (The Life List) oldu. Aynı adlı kitaptan uyarlanan bu filmde, ana karakterimiz Alex’in annesinin vefatından sonra geçirdiği bir yılı adım adım izliyoruz.
The Life List, Alex’in geçmişte yazdığı bir yapılacaklar listesini, annesi sayesinde yıllar sonra yeniden keşfetmesiyle başlıyor. Bu liste, onu hayallerinin peşinden gitmeye ve hayatını baştan inşa etmeye yönlendiriyor. Kaybın ve pişmanlıkların ardından başlayan bu içsel yolculuk; umut, cesaret ve değişimin gücünü bizlere etkileyici bir şekilde hatırlatıyor.
Alex’in annesiyle olan güçlü bağına tanıklık ettiğimiz 125 dakikalık bu film, beni birçok açıdan derinden etkiledi. Her sahnesiyle hayatı yeniden değerlendirmemi sağlayan Aşk Peşinde Bir Yıl, ortalama bir yapım olmasına rağmen benim için iz bırakanlardan biri olarak hafızama kazındı.
Bu filmle bu kadar güçlü bir bağ kurmamın en büyük nedenlerinden biri, sanırım Alex’le aramızdaki ortak yönler. Onun yaşadığı döneme benzer bir süreçten geçerken böyle bir filme denk gelmek, filmi benim için çok daha anlamlı hale getirdi.
Filmi izledikten sonra kendi kendime düşündüm ve “Ben neden kendim için bir hayat listesi oluşturmuyorum ki?” dedim.
Alex bu listeyi 13 yaşında yazmış olabilir ama bence 24 yaş, hayallerini hatırlamak ve hayatı yeniden şekillendirmek için geç kalınmış bir yaş değil. Tam aksine, belki de en doğru zaman.
Benim Hayat Listem belki daha kapsamlı olacak. Alex’in bir yılda tamamladığı gibi bir liste değil belki, ama yapmaya değer olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu listenin içinde “bir at çiftliğine sahip olmak” gibi çok daha ileri zamana yönelik planlar ve hayaller de var.
Kısacası, bu film bana sadece izleme keyfi sunmadı; aynı zamanda kendi hayatımı, hayallerimi ve gelecek hedeflerimi yeniden düşünmem için bir kapı araladı.
Aslında bu hayatta, çok küçükken deneyimlemeyi hayal ettiğimiz, sahip olmak istediğimiz ya da merakla keşfetmeye çalıştığımız birçok şey vardı. Ancak zamanla büyümek, sorumluluklar ve gündelik hayatın getirdiği monotonluk bizi bu hayallerden uzaklaştırdı. Unuttuk, erteledik, bazen de vazgeçtik.
Bence Alex’in annesinin ona hatırlatmak istediği şey tam olarak buydu: Ne kadar geç kalmış gibi hissetsek de, o hayalleri gerçekleştirebilecek güç hâlâ içimizde duruyor.
Kendimden örnek vermem gerekirse; 24 yaşında, hâlâ iş arayan bir yeni mezun mühendis olarak hem yetişkinliğe adapte olmaya hem de hayallerimin peşinden gitmeye çalışıyorum. Ama bunu yaparken çoğu zaman hayata, aşka ve o ertelediğim hayallerime geç kalmışım gibi hissediyorum.
Ve geç kalmışlığın da ötesinde, korkularım var. Ya hiçbirine yetişemezsem? Ya bu istekler sadece aklımın köşesinde kalırsa?
Ama işte tam da bu noktada Aşk Peşinde Bir Yıl bana başka bir şey hissettirdi: Belki de hiçbir şeye geç kalmadım. Belki de her şey tam zamanında olacak. Ve bu hayat listesi, yıllardır zihnimin bir köşesinde canlı kalmayı başarmışsa, demek ki hâlâ gerçekleştirme şansım var. Bu listeyi oluşturmak ve adım atmak için hâlâ zamanım var.
Filmde beni etkileyen ve artık kendi hayatımda da kullanacağım bir nasihat daha vardı. Küçük bir spoiler uyarısıyla devam edeyim—uyarmadı demeyin :)
Alex’in ve açıkçası benim de hayat listemde yer alan o klasik ama bir o kadar da güçlü madde: “Gerçek aşkı bul.”
Filmde, sınırlı bir süresi olan Alex, bu kişinin “gerçek aşk” olup olmadığını nasıl anlayacağını bilemezken, hem yakın arkadaşı hem de abisinin karısı, ona annesinin bu konuyla ilgili bıraktığı dört soruyu hatırlatıyor.
Bu sorular sadece romantik ilişkilerde değil, genel olarak hayatımıza alacağımız insanları değerlendirmek için de güçlü bir pusula gibi.
Gerçek aşkı bulup bulmadığını anlamak için kendine şu 4 soruyu sor:
- Nazik biri mi?
- Kalbimdeki her şeyi ona anlatabilir miyim?
- Kendimin en iyi versiyonu olmama yardımcı oluyor mu?
- Onu çocuklarımın babası olarak düşünebilir miyim?
Bu kadar sade ama bir o kadar da derin sorular...
Ve bence, hayattaki “doğru kişiyi” tanımanın en içgüdüsel yollarından biri.
Bu soruları ilk duyduğumda, ben de hemen telefonumun notlar kısmına kaydettim. Bundan sonra karşıma “acaba bu kişi gerçek aşk mı?” diye düşündüğüm biri çıktığında, kendime bu dört soruyu sormayı hatırlayacağım.
Belki de gerçek aşkı hiçbir zaman bulamayacağız—tıpkı Alex’in annesinin hayatında olduğu gibi. Ama bu, denemekten vazgeçmemiz gerektiği anlamına da gelmiyor.
Bu film, yaşadığım süreçle o kadar paralel ilerliyordu ki beni etkileyen her sahnesi aslında içimde bir yerlere dokundu. Bana hatırlattığı şey şu oldu: Hayata geç kalmadım.
Listemi tamamlamak için hâlâ bolca zamanım var. Ve bir gün en yakınımdaki kişiyi kaybetsem bile, aramızdaki bağ sayesinde o hep benimle olacak.
Sen de belki uzun süredir ertelediğin hayallerini hatırlamak istersin. Bir sayfa aç, adını “Hayat Listem” koy ve sadece kendin için bir şeyler yazmaya başla.
Çünkü bazen en küçük maddeler bile en büyük değişimlerin başlangıcı olabilir.