Birbirimize Ne Borçluyuz? The Good Place Felsefi Soruların Cevabını Veriyor

"Birbirimize ne borçluyuz" sorusu modern Amerikan dizisi The Good Place'te defalarca karşımıza çıkmış bir sorudur. T.M. Scanlon'un kitabına yapılan bir göndermedir.

Bir şeyi iyi yapan, ahlaklı bir davranış olarak kabul ettiren nedir? Eğer topluluk sistemi ahlaklı davranışlar üzerine konulmuş olan kurallara göre işliyorsa bizi ahlaklı yapan şeyler nelerdir?

"Ahlaksal olay yoktur, ancak olayların ahlaksal olarak yorumlanması vardır."

Nietzsche'nin bu sözünü doğru kabul edersek toplum tarafından konulmuş ortak ahlak anlayışlarına göre hareket ettiğimizi de kabul etmiş oluruz. Ahlak kavramının bireysellikten daha büyük bir anlamı olduğunu göz önüne alırsak birbirimize gerçekten borçlu olduğumuz şeyin ahlak olmadığı sonucuna varabiliriz.

İnsanların yetiştirilme tarzı, dinleri, sosyal çevreleri ve büyüdükleri coğrafya ahlak konusunda farklı bakışlara sahip olmalarına sebep olur.

Peki, eğer ahlak kavramını bir değişken olarak kabul ediyorsak birbirimize ne borçluyuz?

The Good Place, bu soruya şu şekilde cevap veriyor;

"Birbimize, bu dünyadaki herkese iyi olmak için elimizden geleni yapmaya borçluyuz."

Dizi boyunca, karakterlerin ahlak felsefesi öğrenirken kendilerini geliştirmelerini izliyoruz. Senaristliğini The Office, Brooklyn 99 gibi başarılı çalışmaları olan Michael Schur'un üstlendiği The Good Place, izlemesi keyifli ve kolay tüketilebilir olmasının yanı sıra izleyicilerini öğrenmeye ve kendini keşfetmeye davet ediyor.

Dizinin kendi içerisinde ilerleyen olay kurgusunun yanı sıra, karakterlerin gelişimlerini ve kurdukları ilişkileri izlemek hayret verici.

Ana karakter Eleanor Shellstrop (Kristen Bell) iyi bir insan olmayı öğrenirken biz de öğretilmiş ahlak kurallarını bir kenara bırakıp gerçek iyiliğin ne olduğunu sorguluyoruz.

The Good Place, bir dizi olarak izleyicinin standartlarını karşılar mı orası ayrı bir tartışma konusu ancak ahlaki ve felsefi açıdan izleyicileri sarsıp düşünmeye sevk ettiği bir gerçek.