Birds of Prey (Yırtıcı Kuşlar ve Muhteşem Harley Quinn) İzlemeli miyim? #24

Harley Quinn ile tanışmak ister misiniz? Cevabınız 'Evet!' ise gelin yazımda buluşalım.

Yırtıcı Kuşlar ve Muhteşem Harley Quinn filminin yorumuna geçmeden önce gelin sizlerle 2014 senesine kısa bir yolculuk yapalım. ‘Neden bu yılı seçtin Hilal?’ dediğinizi duyar gibiyim. Sizi bekletmeden sebebini açıklamak istiyorum.

Bazı karakterler vardır, ilk gördüğünüzde sizi hemen kendisine bağlar. O an neden sevdiğinizi bilmeseniz bile ruhunuz o karakter ile sizin aranızda bir bağ kurar. Bazı karakterleri sevmeniz ise birazcık zaman alır. Bunun sebebi karakterin iyi ya da kötü olmasından dolayı değil, sizin karakter ile ne kadar ortak noktanız olup olmadığı ile ilgilidir. Hatta bazıları vardır ki, ilk karşılaşmanızda tanıdığınızı sansanız bile zaman geçtikçe sizin bakış açınızla yeni anlamlar kazanmaya başlar. İzlediğiniz bir filmdeki ya da okuduğunuz bir kitaptaki karakterleri anlamaya çalışmak tıpkı bir insanı anlamaya benzer. Buz dağının görünmeyen tarafını görmek için *sevdiğiniz karakter ile kendi benliğiniz arasında ortak bir nokta bulmaya çalışırsınız. Çünkü bunu başardığınız an izlediğiniz film ya da okuduğunuz kitap da anlam kazanmaya başlar.

Harley ile 2014 senesinde ‘The New Batman Adventures’ animasyon dizisini izlerken tanışma fırsatım oldu. Harley benim için yukarıda yazmış olduğum birinci maddeyi hissettiren karakterler arasında. Onu neden sevdiğimi o zamanlarda anlamamıştım. Aradan geçen 6 yılın sonunda şimdi neden sevdiğimi anlıyorum sanırım.

Dizinin ‘Mad Love’ isimli 2. sezon 14. bölümünü izlemenizi Harley’nin önceden nasıl bir kişiliği olduğunu görmeniz açısından kesinlikle tavsiye ediyorum.

Yırtıcı Kuşlar filmini izlemeden önce Harley’i tanımlamak için kullandığım kelimeler şunlardı;

Özellikle son kelimenin altını çizmek istiyorum. Nedenini birazdan sizlerle açıklayacağım.

Harley’nin tam adı Dr. Harleen Frances Quinzel’dir. Arkham Asylum’da çalışan bir psikayatırken, Joker ile tanıştıktan sonra dönüştüğü kişi bizimde bildiğimiz gibi Harley Quinn’dir. Benim ilgimi çeken nokta işte tam olarak burada başlıyor.

Her insan, kalbimizi hızlı attıran duyguyu farklı şekillerde tanımlar. Kimimiz buna sevgi derken kimimiz buna aşk diyoruz.

‘Aşk’ kelimesini gördüğüm an inanır mısınız aklıma Lilyum (Zambak) çiçeği geliyor. Lilyum’un zarif ve bir o kadar da narin bir görüntüsü vardır. Sizi büyüleyecek kokusunun yanı sıra zehirli bir bitkidir. Güzelliğinin içinde yok edici tarafları da mevcuttur. Aşk da böyle değil midir? Bu sorunun cevabını Harley Quinn ile bulduğumu itiraf etmek istiyorum.

Joker’a olan aşırı bağlılığı ve ona sevgisini *kanıtlamak için yaptıklarını düşününce Harley’nin aşkı yüzünden geçirdiği dönüşüm hepimizin içinde var olan bir noktaya ayna tutuyor aslında. İkilinin bu karmaşık ilişkisini 2016 yılında Suicide Squad filmi ile sinemalarda görme şansımız oldu.

‘Sevgim seni korkutuyor ama bir silah korkutmuyor, öyle mi?’

Suicide Squad filminde Harley, Joker için kimyasal atıkla dolu olan bir havuza atlıyor. Harley’nin gözünün karalığını gördüğümüz bu filmin üzerine asıl konumuz olan Yırtıcı Kuşlar ve Muhteşem Harley Quinn filmine dönmenin yerinde olacağını düşünüyorum.

Yukarda Harley’i tanımlamak için kullandığım son kelime ‘Joker’ın kız arkadaşı’ydı. İşte bu filmden sonra kullandığım tek bir kelime oldu.

‘Sadece Harley Quinn’

Çünkü bu filmde Harley’nin Joker olmadan da başlı başına bir karakter olduğunu ve kendi başının çaresine bakabildiğini görüyoruz. Harley bu sefer tek başına kendisi için savaşıyor. Filmi izlerken bir an olsun gülümsememi bastıramadığımı sizlere itiraf etmek istiyorum. Bu zamana kadar onun hayat enerjisini hep Joker’dan aldığını görmüştük. Onun için yapamayacağı tek bir şey bile yoktu.

"Peki ya insan kendisi için neler yapabilir?" 

Asıl soru,

"Bir insanın kendisini sevmesi ve kendi potansiyelini fark etmesi için neler yaşaması ve ne kadar zaman geçmesi gerekir?"

Harley bütün bu soruların cevaplarını bu filmde teker teker buluyor.

İzleyici filmin başında, Joker’dan ayrılan Harley’nin bu ayrılığın ruhsal çöküntüsünü yaşarken ki halini görürken, aynı zamanda Harley’nin hayatta kalma macerasına tanık oluyor. Harley’nin bu zamana kadar Joker ile birlikte olduğu için ses çıkartamayan düşmanları nihayet bu sessizliklerini bozup, Harley’nin peşine düşüyorlar.

Harley hayatta kalmaya çalışırken, ona eşlik edecek olan dört güçlü kadın karakterimizin isimleri ise Huntress, Black Canary, Cassandra ve Renee Montaya’dır.

Bu filmi sevmemi sağlayan en önemli etken, kesinlikle sevdiğim karaktere bambaşka bir gözle bakmamı sağlamış olması. Yazımın başında da söylediğim gibi Harley denildiğinde aklıma nedensiz bir şekilde hemen Joker geliyordu. Fakat bu film ile birlikte artık Harley’i Joker’dan bağımsız bir karakter olarak görüyorum.

Bu film bana kalırsa, Harley Quinn’in kendi hikayesini anlattığı ve kendi sesini bulduğu bir filmdir.

Harley’nin ayrılık acısını izlerken kendime söylemiş olduğum şu sözleri sizlerle paylaşmak istiyorum.

‘Ağlamak sadece gözle değil, kalple de oluyormuş. Bir insanın kendisini sevmesi için öncelikle kaybolması gerekiyormuş.’

Yazımın sonuna gelirken filmde kullanılan müziklere bayıldığımı söylemeden geçemeyeceğim. Özellikle Harley'nin kostümlerinin renkliliğine filmin başında çalan Joan Jett- I Hate Myself for Loving You şarkısı eklenince, izleyicinin tüm dikkati filmde oluyor ve aksiyon filmin sonuna kadar düşmeden devam ediyor.

Filmi beğendin mi Hilal? diye soracak olursanız, bu soruyu filmi izlerken ki halimi yansıtan bir fotoğrafla cevaplamak istiyorum. Eğer siz de film hakkında konuşmak isterseniz yorumlar kısmında buluşalım.

Bir sonraki yazımda görüşmek üzere.