Bugün Kalan Hayatımın İlk Günü
Hayatımızda değişiklikler yapmaktan ne kadar korkuyoruz değil mi? Belli bir ailenin, belli kuralları içindeki hayatına bir hediye gibi geliyoruz ama büyürken, büyütülürken, birey olduğumuzu sandığımız dünyada tırnaklarımızı kazıyarak bir yaşam elde etmeye çalışarak ruhumuzu beslediğimizi düşünüyoruz. Hayatımıza bir başka seçenek çıkınca, o seçenekten o kadar korkuyoruz ki, elimizdeki bütün kötülüklere rağmen inşa ettiğimiz yaşamı kaybedeceğiz diye. Esasında, hayatımıza çıkan seçenekleri ne kadar değerlendirebileceğimiz konusunda test edilip, yolumuza çıkan şansı görüp göremeyeceğimiz tarafından sınanıyoruz. Biz ise tüm korkularımızla, bizi mutlu etmese bile konfor alanımızdan çıkamıyoruz. İşte böyle bir durumun içinde olup olmadığımızı, eğer öyle bir durumun içindeysek nasıl bu durumun sonunu getirebileceğimize Maud Ankaouna'nın ''Bugün Kalan Hayatımın İlk Günü'' kitabıyla bir göz atacağız.
285 sayfa boyunca Parisli Maëlle'nin hayatında her şeyi kontrol etmeye çalışarak hayatını sürdürmesinin, en yakın arkadaşı Romane'nin ondan istediği bir ricayla nasıl farklı bir yaşama dönüştüğünü okuyoruz. Kitabın ilk başlarında, Maëelle'nin kendi içinde bu kararsızlık ile savaşını görüyoruz. Paris'te her şeyi kontrol ederek bir kariyer kurmak hiç kolay bir iş değildir ve bir gün bile yok olamazsınız o hayatta, bir gün bile kendinize vakit ayıramazsınız, eğer öyle bir şey yaparsanız o kariyer bir günde yerle yok olurdu bu yüzden Romane'nin isteği delilikti Maëlle için. Fakat kitabın ilerleyen bölümlerinde, gönülsüz bir şekilde, zorla arkadaşının ricasını kabul eden Maëlle'nin Paris'ten Himalayalar'a uzanan yolculuğunu (ruh yolculuğuna) doyumsuz bir şekilde okumaya başlıyoruz. Bu sayfaları okurken, yazarın da dediği gibi, Tolstoy'un meşhur sözü geliyor aklımıza: ''Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar: Ya biri bir yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir.'' İşte aslında kitapta da, Maëlle karakterinin hikayesi de böyle başlıyor.
“Herkesin sahip olmak istediği şeylere sahibim ama hayatımdan memnun değilim.”
Maëlle'nin bu spiritüel yolculuüu, bizlerin maddi ve manevi yanlarını kıyaslayıp, hayatlarımızda neleri elde edip, ruhumuzu nasıl besleyebileceğimize ışık tutuyor. Sanki şok halinden çıkıp, bilincinizle hareket etmeye başladığınız anlar gibi kendinize getiriyor kitabın akıcı hali. Hayatınızdaki dakikaların bile boşa geçirilmemesi için kendinize getirecek bu kitap, aslında dakikalarınızı yaşarken bile yoğun duygularla, onlara anlam vererek yaşamanıza yardımcı olabilecek türden. Hayatınızın karanlık anlarındaki o tünelin sonundaki ışığın belirtisini gösteren bir kitap.
“Daha gidiş yolundayken neden dönüşü düşünüyorsun? Düşüneceksen bir sonraki anı düşün ve birazdan yaşayacaklarımız için sevinç duy."
Hayatınızın tadını ancak, hayatınıza anlam yükleyecek olaylarla karşılaşmak için kendinize izin verdiğinizde çıkarırsınız. Sahip olduğunuz pahalı bir saat ya da sokaktan bulduğunuz bir taşın hissettirdiği değer aynı olabilir çünkü kendinize yüklediğiniz anlam, hayatınızda değer duygusunu hissetmeniz için açtığınız o kapı size bunu söyler.
Fransa’da Bestseller olmuş ve 100.000 satış rakamına ulaşan bu kitabı okumadan geçmemelisiniz eğer spiritüel anlamda kendinizi bulmak istiyorsanız.