Çemberlitaş

Bir tramvay yolunun kenarında, her gün binlerce insanın kafasını bile kaldırmadan önünden geçip gittiği Çemberlitaş’ın hikâyesi...

Geçirdiği yangınlar yüzünden Avrupalıların "Yanık Sütun" dediği,etrafındaki çemberler sebebiyle de Türklerin Çemberlitaş olarak adlandırdığı bu yapı, 330 yıllarında yen, başkent olan İstanbul'a getirilerek İmparator Konstantin şerefine dikilmişti.

Sütunun orijinal hali, yıldırım düşmesi sonucu parçalanınca Bizans İmparatorluğu tarafından heykelin yerine haç yerleştirildi.Ancak Osmanlı dönemine gelindiğinde bu haç indirilerek sütun onarıldı ve etrafı çemberlerle sarıldı. İşte böylece bugün bildiğimiz halini ve adını aldı.

Bizans'ın Hristiyanlık'tan önceki inanışı olan Paganizm'e göre sütunlar, hükümdarların gücünü simgeliyordu.

Bizanslılar, İstanbul'un çeşitli yerlerinde bolca sütun dikmiş ve bir rivayete göre bu sütunların altına yine kutsal kabul edilen birtakım eşyalar gömülmüştü.

İmparator Konstantin'in annesi Helena'nın Kudüs'ten getirilen çok sayıda kutsal emaneti de Çemberlitaş'ın altında yer alan gizli bir odaya koydurduğuna inanılır. Hz. Nuh'un asası ve İsa'nın gerildiği çarmıhın çivileri ve tırnak parçaları da bu kutsal eşyalardan bazılarıdır.

Bazı kaynaklara göre ise Haçlıların İstanbul'u kuşatma sebeplerinden biri de Çemberlitaş'ın altında yer alan kutsal emanetlerdi.


Eski Vatikan İstanbul temsilcilerinden Georges Marovitch, "Roma'da ve Kudüs'te de Kutsal Haç Kilisesi vardır ve bu haçın bazı parçaları da burada sergilenir. Haçın parçalarının İstanbul'a getirilip,Çemberlitaş'ın altına gömüldüğüne de inanırız" demişti.

Çemberlitaş'ın altındaki kutsal hazine ile ilgili iddialar, Cumhuriyet döneminde de gündeme gelmiş hatta Atatürk de yurt dışından çeşitli arkeolog ve uzmanları davet ederek konu hakkında araştırma yapmalarına olanak sağlamıştı. Fakat bu araştırmalardan herhangi bir sonuç alınamamıştı.


Sütunda yapılan restorasyon çalışmalrı esnasında bu iddialar daha yoğun bir şekilde gündeme gelmeye devam etse de insanlık olarak orada gizli bir oda olduğunu ya da olmadığını gözümüzle görmedikçe bu gizem böyle sürmeye devam edecek