Değişim Nasıl Başlar Ki?
Değişim içimizde.
Değişim, bir sabah her şeyin bambaşka olmasıyla başlamaz. Ne büyük bir fırtınayla gelir ne de kapıyı çalarak haber verir. Bazen en sessiz anlarda başlar. Bir bakışta, bir kelimede, bir yalnızlık anında… Hayat, insanın içine küçük bir kıvılcım düşürür. Ve o kıvılcım, zamanla bir dönüşüm ateşine dönüşür.
Değişim, çoğu zaman bir "yeter artık" demeyle doğar. Aynaya bakarken tanımadığın biriyle göz göze gelirsin. İçinden bir ses fısıldar: "Böyle devam edemezsin." Belki bir gece yatağa yattığında, boğazında bir düğümle uyuyamazsın. Ya da tam aksine, hiç beklemediğin bir anda gülümsersin ve fark edersin: “Ben artık eski ben değilim.”
İnsan değişimi çoğu zaman dışarıda arar; yeni bir şehir, yeni bir iş, yeni insanlar… Ama gerçek değişim içeride başlar. Düşüncelerde, bakış açısında, cesarette… Bir karar almakla başlar: "Artık kendim için bir şey yapmalıyım." Çünkü hayat bazen sessizce geçip giderken, insan bir an durup sorar kendine: “Bütün bunlar gerçekten benim hayatım mı?”
Hayat, sabit kalmayan bir nehir gibi akar. Ama biz çoğu zaman kıyıya tutunur, alıştığımız yerin güvenliğinden çıkmak istemeyiz. Oysa asıl cesaret, suya atlamakta gizlidir. Belirsizliğe rağmen, bir şeylerin değişebileceğine inanmakta… Korkuyla el ele yürümekte.
Değişim sancılıdır, çünkü bir parçamızı geride bırakmak zorunda kalırız. Alışkanlıklarımızı, belki insanları, belki de eski hayallerimizi… Ama aynı zamanda yeni bir “ben”in doğumudur bu. Daha özgür, daha güçlü, daha canlı bir halimizin.
Hayatın içindeki en kıymetli değişimler, dışarıdan görünmez çoğu zaman. Kimse bilmez, senin sabah yatağından kalkıp yeni bir güne umutla başlamanı. Kimse bilmez, sustuğun yerde bu kez konuşmanı, kaçtığın bir duruma ilk defa cesaretle yaklaşmanı… Ama sen bilirsin. Ve o farkındalıkla değişir her şey.
Bir kitapla, bir cümleyle, bir şarkıyla bile başlayabilir bu yolculuk. Küçük bir adım, büyük bir kapıyı aralayabilir. Çünkü değişim, mucizelere değil; kararlılığa, sabra ve iç sesine kulak vermeye ihtiyaç duyar.
Ve unutma, değişim dışarıda bir yerde seni beklemez. O, zaten senin içinde... Belki biraz korkmuş, belki biraz yorgun ama orada, bir köşede… Sadece senin ona “hazırım” demeni bekliyor.