Fransız Kadın Efsanesi

Fransız kadın tiplemesinin nasıl bu kadar popülerleştiğini ve çekiciliğinin nedenini inceliyoruz.

Fransız kadın tiplemesini hepimiz biliyoruz: Kırmızı ruj, çizgili tişört, bere ve elde olmazsa olmaz sigara. Sosyal medyada da bu tiplemeye oynayan ve üzerinden popülerlik kazanmaya çalışan birçok kadın görüyoruz. Peki bu tiplemeyi bu kadar çekici kılan ne ve gerçeği ne kadar yansıtıyor? Kısa cevap: Yansıtmıyor. Neden bu kadar çekici olduğu ise biraz daha karmaşık.

Brigitte Bardot ve Françoise Hardy gibi moda ikonları, Amélie gibi filmler ve French Women Don’t Get Fat (Fransız Kadınlar Şişmanlamaz) gibi kitaplar evrensel olarak diğer kadınlara Fransız kadınların doğuştan gelen daha zayıf olma, daha pürüzsüz bir cilde, daha iyi bir stile ve daha havalı sosyal hayatlara sahip olma gibi güçleri olduğu fikrini satıyor. Hem de bütün bunları hiç çaba harcamaya gerek duymadan başarıyorlar. Kısaca küçük hasır çantalarıyla hepimizden daha mutlular ve biz de her zaman onlar gibi olmaya çalışmalıyız. Ancak ne kadar sığ bir portre olduğunu çoğu zaman fark etmiyoruz. Fransız kadına atfedilen özelliklerin neredeyse hepsi görünüşleriyle alakalı, karakterlerine dair bahsedilen tek özellik ne kadar umursamaz oldukları. O umursamazlık özelliği bile esasen dış görünüşleriyle ve diğer "çaba harcayan" kadınlardan ne kadar daha iyi oldukları karşılaştırması yapılabilsin diye var. Medyada geleneksel olarak kadınlara atfedilen duygusallık özelliğinin tam ters olmaktan ve feminenliğin ne kadar istenmeyen bir özellik olduğunu empoze etmekten başka bir işe yaramaz aslında, yani hala patriarka hizmet eder.

Elbette ki var olmayan bir tiplemedir bu. Bütün bir ülkenin kadınlarının birbirinin ikizi oldukları varsayımıyla hareket etmesinin saçmalığı bir yana, bütün kadınları beyaz, orta ve üst sınıf heteroseksüel kadınlar olarak portreler. Zannedersiniz ki Fransa'da hiç siyahi ya da lezbiyen kadın yoktur. Ancak unutmamalıyız ki Paris Sendromu diye bir terimin var olmasının bir sebebi var. Şehire ulaşan turistlerin yaşadıkları hayal kırıklarına istinaden türemiş bir terimdir bu. Aniden fark ederler ki Fransız kültürünün birçok yanı, Fransız Kadın Efsanesi de dahil olmak üzere ya abartılmış ya da idealize edilmiş hayallerden ibarettir.

Parisienne, her şeyin ötesinde dünya çapında bir tüketim objesidir, daha fazla kırmızı ruj ve çizgili tişört, hatta bütün bir ülkeyi ama özellikle Paris'i bir turistik hedef olarak satmak için bir reklamdır sadece. Sanki her kadın Fransız tiplemesine ulaşabilmenin bir krem uzaklığındadır. Sosyal medyada da yerini edindi Fransız kadın ve oldukça kazançlı bir rol olduğunu da kanıtladı. Jeanne Damas gibi sosyal medya influencerları kendi moda ve güzellik markalarını başlatarak takipçilerine satış yapmaya başladılar bile. Dünya çapında dergiler çeşitli Fransız kadın güzellik veya moda ipuçları gibi makaleler yayınlayarak satışlarını ve tıklanmalarını artırmayı amaçlıyor ve başarıyorlar.

Sonuç olarak Fransa'ya bir gün giderseniz veya daha önce gitmişseniz bu tiplemeye uygun olarak giyinmeye ve görünmeye çalışanlarının çoğunun turistler olduğunu görürsünüz. Gerçekten Fransız olan kadınların çok küçük bir azınlığının bu standartlara göre hayatlarını idame ettiklerinin söylemek abartı olmaz, elbette daha önce bahsettiğim gibi sosyal medya üzerinden popülerliklerini artırmaya çalıştıkları zamanlar dışında. Bu tiplenmeye ismini veren Fransız kadınlarının bile uymadığı standartlara biz de uymaya çalışmamalıyız.