Geçmiş mi gelecek mi?
Geçmişin gölgesinde yaşamak mı geleceğin kanatlarında uçmak mı?
Yaşadığımız an geçmiş ve geleceğin arasında bir yerde konumlaşmış duruyor. İkisinden birini seçmek sanki karakterimizi bir anda ortaya serecekmiş gibi. O halde gerçekten de geçmiş mi gelecek mi ya da başka bir deyişle dün mü yarın mı?
Birini ötekinden ayırmak bence tıpkı ikiz kardeşlerinden birine en sevdiğin o dışı mükemmel detaylarla süslü el aynanı vermek gibi bir şey. Geçmiş, peşimizi her ne kadar zamansal bir istatistikle bırakmış olsa da yaşadığımız her anda rahatça tezahür edebiliyor. Ondan izler buluyoruz yaptığımız her hatada. Ayrıca kendini göstermeyi de iyi beceriyor. Hatalarımızı yüzümüze vurmak, ne yaptığımızı durup, sakince anlamamız için zaman tanıyor belki de, zamanın da gerisinde kalarak.
Gelecek ise başlı başına bir asi. Nasıl akıp geçeceğini size sorma lüksünde bile bulunmaz. Bunu yüzünüzdeki kırışıklıklardan anca anlayabilirsiniz. Birdenbire ortadan kaybolan ve bir gün şıp diye mesaj atan vefasız dost gibidir. Yine onu bağışlar ve kaldığınız yerden devam edersiniz her zamanki samimiyetinizle. Küstah ama yine de sizi hayata bir şekilde bağlayan hep bir sonraki sefer ne olur diye merak ettiren tuhaf bir kavram gelecek.
Bana kalırsa zamanla başa çıkmak için uydurduğumuz birer saçmalık hepsi. Geçmiş ve gelecek aynı anda aynı anlama gelebilir. Bilime göre şu an klavyeye basışımın bir salise sonrası gelecek bir salise öncesi geçmiş ve şu an düşünmem de şimdi oluyor. Oysaki zamanın kendisini nitelemelere boğarak savaşıyoruz onunla. Ya konuşurken işleri kolaylaştırdığını düşünüyoruz, ya da ona simgeler vererek adlar takarak tüketeceğimiz malzemeler listesine ekliyoruz.
Sonuç olarak, zaman her şeyden arındırılmış yegane bir araçtır hepimiz için. Geçmiş veya gelecek ise bizim birer uyduruğumuzdan ibaret:)