Geçmişe Özlem
Geçmiş neden unutulmaz hiç düşündünüz mü?
Zamanın bu kadar hızlı geçmesi bir döngü gibi... Hiç anlamadan yeni bir yılda olmak, 18-19 yaşlardayken 30 yaşlara göz açıp kapanırcasına gelmek derken, zamanın bu kadar ellerimizden kayıp gitmesi insanın yaşamdaki varlığını sorgulatıyor. Gelecek bu kadar yakın olup bir o kadar da uzakta olunca sığınacak tek liman geçmiş oluyor. Yapılan hatalar, edilen tecrübeler ezbere bilindiğinden güvenenmekte bir o kadar kolay oluyor. Yaş aldıkça insanın geçmişe özlemi bir bakıma artıyor. Her sene yüklenen yetişkinlik hayatının yeni sorumlulukları, iş hayatı, aşk hayatı, arkadaşlıklar derken her şey üst üste geliyor. Bu kısacık hayat öyküsünde insan tabii ki nefes almak istiyor. Sanki zaman ilerledikçe yaşamdaki sevinçte azalıyor. İnsan neden geçmişini özler ki? İç dünyasında herkes bunu bir sorgulamıştır. Belki ufak bir anı, belki şuan hayatta olmayan birinin varlığı geçmişe sürüklüyor. Kim bilir belki de anı yaşamanın zor olması, geleceği hayal etmek için de yorgun olunması geçmişi hatırlatıyor. Bu kadar düşünmek bizi daha dibe sürüklemez mi? Bilemeyiz belki de dibin dibindeyiz. Ama önemli olan bunların hiçbiri değil. Önemli olan bir kişinin anı yaşayamaması devamlı bir zaman dilimine çekilip gitmesi. Kendi kabuğunda yaşanan duygular, ifade edilemeyen zihinde birikilen yığıntılar, geçmişin güvenirliği geleceğin belirsizliği...
Ama geçmişe bu kadar takılı kalmak beraberinde yaşamın akışını yakalayamamaktır. Anın kıymetini bilmek, bakış açısını da değiştirecektir. Belki de her yaş zamanında güzel, değeri bilinmeli içinden gelerek yaşanmalı. Keşkeler, pişmanlıklar, iyikiler her zaman var olacak. Yaşamın getirmiş olduğu ve getirecek olduğu her yeni alışkanlık gelecek için bir adım olacak. Unutmayalım ki ''Geçmişe mazi, yenmişe kuzu derler'' demiş atalarımız. Bu saatten sonra geçmişteki iyiyi kötüyü düşünme faydası olmaz, bugünü ve anı yaşa...
"Fotoğraf Pinterestten alıntılanmıştır."