Hayatın Anlamı: Yolculuk ve Keşif
İçinde bulunduğumuz hayat, aslında bizden bize yapılan muhteşem bir yolculuktur. Beraber bu süreci, tek bir gözden beraber seyredelim.
Hayat, uzun gibi görünen fakat sadece bir nefesten ibaret olan kısacık bir yolculuktur. Bu bir nefeslik yola bizler doğduğumuz andan itibaren tutunmaya başlarız. Gözümüzü açtığımız ve ilk soluğumuzu almaya başladığımız anda reflekslerimizle yaparız bunu ve daha sonra kendimizi hayatın akışına bırakırız ve bilinmezliklerle dolu bu serüvene adım atarız. Yavaş yavaş dünyayı deneyimlemeye, kendimizi ifade etmeye ve iç dünyamızı keşfetmeye başlarız. Zaten bu yıllar, keşif fırsatımızın oldukça fazla olduğu zamanlardır.
İlk yıllarımızda keşiflerimiz bir masumiyet silsilesidir. Sevgimizi ufacık gülümsemelerle ifade eder, acılarımızı gözyaşlarımızla paylaşırız. Gördüğümüz veya görmediğimiz her şeyi anlamlandırmak için kalıplar oluşturmaya çalışırız. Merakımız giderek büyür ve dünyayı anlama, anlamlandırma çabası içine gireriz. Çevremizdeki koşuşturmacanın anlamını henüz çözemediğimiz için heyecanlanırız ve adım atmaya can atar bir hale geliriz. O dönemde zorluklarla karşılaşacağımızı düşünmeyiz. Üstelik titrek titrek attığımız adımlar bizi korkutmaz çünkü cesaretsizliği henüz tanımamışızdır. Her yamuk yumuk adımda tekrar tekrar deneme cesaretine sahibizdir.
Vazgeçmeden, durmadan attığımız o titrek adımlar sonrasında uzun adımlara dönüşür. Başarısızlıkların yerini başarılar ve güçlü adımlar aldığında bu sefer koşmayı öğreniriz. Bazen duvarları, bazen engelleri görmezden gelerek, yapabildiğimiz için koşmaya başlarız. Koşarken düşmeyi de öğreniriz. İstediğimiz şeyleri yaparken yara alabileceğimizi fark ederiz, ancak her düştüğümüzde bir dersle ayağa kalkmayı da öğreniriz. Bazen güvendiğimiz bir el görürüz, bazen dostane bir destekle karşılaşırız. Ancak en önemlisi, kimsenin olmadığı durumlarda bile kendimizi ayağa kaldırmayı öğreniriz.
Hayatın ilerleyen dönemlerinde bu deneyimler bize güç ve direnç kazandırır. İçimizdeki azim, her düştüğümüzde bizi tekrar ayağa kalkabileceğimize ikna eder. Kendimize olan inancımız ve kendi gücümüzü keşfetme yeteneğimiz, hayatın getirdiği her zorlukla başa çıkmamıza yardımcı olur. İçimizdeki özgüven büyüdükçe, daha büyük hedeflere yönelir ve sınırlarımızı zorlamaktan korkmaz hale geliriz.
Bu yolculukta karşılaştığımız her engel, bize bir ders ve büyüme fırsatı sunar. Düştüğümüzde ayağa kalkmayı, başarısızlıklardan ders çıkarmayı ve kendi gücümüzü keşfetmeyi öğreniriz. Hayatın sunduğu desteklerden yararlanırız, ancak en önemlisi kendi içimizdeki güce ve azime dayanırız. Kendimizi kaldırma yeteneğimiz, kendi başarımızı şekillendirir ve bizi her zorluğun üstesinden gelmeye teşvik eder.
Okul çağlarına geldiğimizde, daha önce deneyimlemediğimiz yolları kullanarak kendimizi ifade etmeyi öğreniriz. Harflerin bir araya gelerek kelimeleri oluşturduğunu keşfettiğimizde, kelimelerden yeni bir dünya inşa etmek için büyük bir heyecanla harekete geçeriz. Masum gülüşler, yerini yüksek sesle ifade ettiğimiz sevgi sözcüklerine bıraktığında, bu sözcüklerin alacağı güzel tepkiler bizi daha çok tatmin eder. Düşüncelerimizi artık gücüne daha çok inandığımız kelimelerle aktarmaya başlarız. Renkleri öğrenip boyalarla tanıştığımızda, kelimelerin ifade edemediği duygularımızı renkli kağıtlara dökerek buluruz.
Cıvıl cıvıl olduğumuz bir günde, resmimizde şırıl şırıl akan bir nehir, parlak bir güneş ve etrafını renkli çiçeklerle süslü bir sürü ağaç yer alır. Metaforumuz baharı simgeler ve hissettiğimiz o güzel enerjiyi yansıtır. Üzgün olduğumuz bir başka günde ise, koyu renklerle çizilmiş bir ev, deli gibi yağan bir yağmur ve ıslanmış çocuklara yer veririz resmimizde. Bu resimde, içimize hapsolmuş hüznümüzü ve sustuğumuz bazı durumları çizdiğimiz su parçacıkları ile akıtmaya çalışırız.
Okul çağlarında, paylaşmayı, anlaşmayı ve birlikte olmayı öğreniriz. Farklılıklarla ilk kez karşılaştığımız bu dönemde, nasıl birlikte hareket etmemiz gerektiğini anlamaya başlarız. Bir arada olmanın zorunluluğunu kavrar ve bu süreci nasıl yönetmemiz gerektiğini öğreniriz. Farklı bakış açılarıyla karşılaşmak, hoşgörüyü geliştirmemizi ve empati kurmayı öğretir.
Gençlik yıllarımız, bir gemici gibi geçerken hayatın rotasını bulmaya çalıştığımız dalgalı bir okyanusta olduğumuzu fark ederiz. Eğitim, kariyer, ilişkiler ve kişisel gelişim alanlarında hedeflerimizi belirlerken, içimizdeki tutkuların ve duyguların rehberliğinde yeteneklerimizi geliştirmeye çabalarız. Sevdiğimiz şeylere ulaşmak için cesur adımlar atmamız gerektiğini anlarız ve bu farkındalıkla daha önemli kararlar almaya başlarız.
Bu dönemde bazen kararsızlık ve belirsizliklerle karşılaşsak da, içimizde yanan deli bir gençlik ateşi ve onun verdiği farklı bir güç bulunur. Bu ateş, motivasyon kaynağımız olur ve bizi ileriye taşır. Her zorlukla karşılaştığımızda, içimizdeki ateşin bize verdiği cesaretle mücadele ederiz. Bu mücadeleler bizi güçlendirir ve yeteneklerimizi daha da geliştirmemizi sağlar.
Hayatta birçok kıyıya vururuz ve her adımda etrafımızdaki her şeyi toplarız. Deneyimlerimiz, bilgilerimiz ve yeteneklerimizle donanmış olarak ilerleriz. Bu yolculukta önemli olan, var olan gücümüzü doğru zamanda ve doğru yerde kullanmaktır. Her karar ve adım, geleceğimizi şekillendirme potansiyeline sahiptir. Yaptığımız seçimlerin bizi istediğimiz hedeflere taşıması için içimizdeki güce güvenmeli ve onun rehberliğinde hareket etmeliyiz.
Bu gençlik dönemi, keşiflerin, deneyimlerin ve büyümenin zamanıdır. Her başarı ve başarısızlık, bize bir şeyler öğretir ve bizi daha da olgunlaştırır. İçimizdeki ateş, bizi hayallerimize ve potansiyelimize doğru yönlendirirken, içsel bir patlama yaşarız. Bu patlama, yaratıcılığımızın ve enerjimizin ortaya çıkmasını sağlar. Önemli olan, bu gücü doğru yönlendirmek ve gerçek potansiyelimizi ortaya çıkarmak için doğru adımları atmaktır.
Gençlik yıllarımız, bize hayatın sonsuz potansiyeline ve kendi gücümüze inanma fırsatı sunar. İçimizdeki ateşi besleyerek ve doğru adımları atmaya devam ederek, ileride karşılaşacağımız yeni deneyimlerle dolu bir gelecek inşa edebiliriz.
Yaşamın ortasında doğru, içimizdeki gençlik ateşi yerini dingin bir esintiye bırakır. Gençlik yıllarımızı, geçmiş deneyimlerimiz olarak değerlendirmeye başlarız. Kimliğimiz, kişiliğimiz, doğrularımız ve yanlışlarımız artık daha net, daha anlaşılabilir bir hal almıştır. Önceliklerimiz kendilerini belli etmiştir bu zamanlarda sevgi ve sevmek daha ön plana çıkmayı başarmış duygular olarak karşımıza çıkar. İç huzurumuz, sosyal çevremize yaranmanın önüne geçer. Bu zamanlar bizim yolculuğumuzun ortasıdır, dengeyi bulduğumuz noktadır. Yaşamımızın geri kalan kısmı ile ilgili planlarımız netleşeceği için vizyonumuz oluşmaya başlar.
Bir sonraki dönem birçok yazıda sonbahar olarak bizi karşılarken, ben bu süreci ikinci bahar olarak nitelendirmeyi seviyorum. Bu dönemde, hobilerimize daha çok vakit ayırır, sevdiklerimizle geçireceğimiz bütün zamanları biriktirmeye çalışırız. Geçirdiğimiz her dakika önemli bir hal alır. Mevlana'nın '' Kıymet bilmek,kaybedince arkasından ağlamak değil, yanındayken sımsıkı sarılmaktır.'' sözünün anlamını en çok bulduğu bağlılık ve sevgi dönemidir.
Bu yolculuk, beklediğimizden daha kısa sürede sona erebilir. Önemli olan, hayatımızda yer alan herkesi ve her şeyi sevgiyle kucaklamak, birbirimize karşı anlayışlı olmak ve sorunları minimize etmek için çaba göstermektir. Hatalar insanların doğasında vardır ve önemli olan bu hatalardan ders çıkarmaktır. Hayatta, kıymetli olan ilişkilerimizi güçlendirmek, sevdiklerimize değer vermek ve anlamlı bağlantılar kurmaktır.
Bu yolun neresinde olursanız olun unutmamanız gereken bir şey var :