Hissizleşme: Derin Duyguların İzinde
Hayatın karmaşasında kaybolmak ve hissizleşmek, derin duyguları yeniden keşfetmek için bir fırsat olabilir.
Bugün biraz içsel yolculuğumuzdan, hayatın bize sunduğu o yoğun anlardan ve belki de en rahatsız edici olanı; boşluk hissinden bahsetmek istiyorum. Hepimiz bu duygularla yüzleşiyoruz, değil mi? Bazen o kadar kaybolmuş hissediyoruz ki, etrafımızdaki her şey sanki bir film sahnesiymiş gibi görünüyor. Hiçbir şey hissetmiyoruz, adeta dışarıdan izliyormuşuz gibi.
Neden Hissizleşiyoruz?
Belki de sürekli bir koşuşturma içinde kaybolduğumuz için bu şekilde hissediyoruz. İş, sosyal yaşam ve beklentiler… Her şey o kadar hızlı ilerliyor ki, durup kendimizi dinleyecek zaman bulamıyoruz. Bir anda "Neden bu kadar boşum?" diye sormaya başlıyoruz. Aslında, bu hissin arkasında kendimizi kaybetmiş olma durumu yatıyor olabilir.
Bazen bu hissi kabullenmek de bir çözüm olabilir. Kendimize “Tamam, şu an böyle hissediyorum, bu normal” demek, belki de en iyi başlangıç. Kendimize karşı nazik olmalıyız. Aynı zamanda, bu hisle başa çıkmanın yollarını aramak da önemli. Belki yürüyüşe çıkmak, bir arkadaşla sohbet etmek ya da bir gün sadece kendinle baş başa kalmak iyi gelebilir.
Anılar ve Hissizleşmek
Tabii ki, anılar da bu duyguların bir parçası. Geçmişte yaşadığımız güzel anılar bazen bugün hissettiğimiz boşluğu daha da derinleştirebiliyor. Mutluluğun gölgesinde kaybolmak ve anıların etkisinde sürüklenmek, hissizliğimizi artıran etkenlerden biri. Geçmişe takılı kalmak yerine, anıların bize ilham vermesine izin vermek belki de daha sağlıklı bir yaklaşım olacaktır. Bu şekilde, geçmişin ağırlığından kurtulup, yeni deneyimlere ve hislere açık olabiliriz.
Bu hissin üstesinden gelmek için yeni hedefler koymak da etkili yollardan biri bence. Hayatımıza anlam katacak yeni projeler, hobiler veya ilişkiler geliştirmek, içsel boşluğu doldurabilir. Kendimize küçük ama anlamlı hedefler koymak, bu durumu aşmamızda önemli bir adım olabilir.
Hissettiğimiz şeyler ağır şeyler olsa dahi her şey geçici. Bu anların da geçeceğine dair bir umut taşımak, hayatın akışında bize rehberlik edecektir.
Sonuçta, bu hisler bazen o kadar komik bir hale gelebiliyor ki! Boşluk hissiyle cebelleşirken bir gün aynada kendime bakıp “Ben kiminle yaşıyorum, neredeyim, ne yapıyorum?” diye sorduğumda, aynadaki ben bile "Bilmiyorum, gel de bana sor" diyebiliyor. Yani, belki de hayatın karmaşasında kaybolmak, koltuğun köşesinde unutulmuş bir cips torbası bulmak gibi bir şey. Kim bilir, belki de bu hissizliğin ortasında, kaybettiğimiz hislerimizi geri kazanmak için bir süreliğine kaybolmakta fayda var. Hem, kaybolmak ne de olsa bazen en iyi keşifleri beraberinde getirir, değil mi?