İçinden Taşkın

Bazen bir haykırışa esirdir ruhumuz. Bilinmeyen, görülmeyen ve adı konulmayan bir haykırış.

Arkadaşım Günlük,

Senin de kalbin taşıyor mu içine sığmayan dışarılara? Bir gece ansızın, öyle ıssız köşe başlarında… Bir sesten, bir nefesten veya içinde yer etmiş kuş uçmaz bir kafesten her şey içten içe giriverdi. Sonra sen kayboldun kendinde. İnsan kaybeder mi hiç kendini, kendinde?

İçini çıkmaz sokaklar bürümüş Günlük. Kördüğümlere kapılıp gitmişsin ellerinin uzanamadığı boşluklarda. Çarenin bulunmayacağı bilinmezlerde belirli noktalar aramak senin gayen sanarak ilerledin deli divane. Göremedin kendini, seni görmeyen gözleri, kalbinde yer edinen cam kırıklarını.

Sen hep başkası içindin, başkası asla senin için değil. Etrafın sana verdiği kör bakışları kendine reva görerek mahkum ettin kendini görünmezliğe, mahkum oldun ışık almayan kuyu diplerine. Oysa kendinden gizlenmek, hiç etmek kendini hiçlere; yorgun argın bıraktı seni köşe başlarına. Adım atacak halin yokken koştun durdun senden farklı insanoğullarına. Arkadaşım Günlük, attığın adımlar ne zaman görevlenecek kendi uğrunda?