İnanmak Başarmanın Yarısı Değildir

Kaçımız hayatımız boyunca başardığımız her şeye inanarak başladık ki? Ya da inandığımız her şeyi başardık mı gerçekten?


Bazı sözler vardır ki sürekli işittiğimiz, dilden dile dolaşan. Aslına baktığınızdaysa bu sözler size çok da inandırıcı gelmeyebilir. Benim için bu sözlerden bir tanesi de ''İnanmak başarmanın yarısıdır,'' sözü. Doğrusu kendime sormadan edemiyorum gerçekten öyle midir diye. Kaçımız hayatımız boyunca başardığımız her şeye inanarak başladık ki? Ya da inandığımız her şeyi başardık mı gerçekten? Üstelik eşit şartlarda bile başlamadık yaşama. Kimisinin derdi geçimken, kimisi bir sonraki doğum gününü hayal eder mesela. Ya da bazıları için öncelik daha yükseğe tırmanmakken, bazıları için daha fazla düşmemek için bir dala tutunmak.

Sözlerimin yanlış anlaşılmasını istemem, elbette inanmayın demiyorum. İnanın, başta kendinize, sahip olduklarınıza ve sonra da sahip olabileceklerinize. Ancak, bence bu başarı yolunu yarıladığınız anlamına gelmiyor. Peki ya sonra? İşte bu noktada başarmanın yarısı da diyebileceğimiz şey, düşlemekten çok harekete geçmek olsa gerek. Başarılı olmak istiyorsanız, bunu yalnızca hayal etmek değil, bu yolda bazı fedakarlıklar göstermek gerekecektir. Boşuna dememiş Walt Disney ''Başarmanın yolu konuşmayı bırakıp yapmaya başlamaktır,'' diye.

''Başarmanın 5 Sırrı'' adlı kitaplarla, videolarla muhakkak ki karşılaşmışızdır hepimiz. Bana kalırsa başarmanın 5, 10 ya da 20 sırrı yoktur. Başarmak için sizin ya da benim bilmediğim, sır olarak saklananan o çok gizli bilgileri de hep komik bulmuşumdur. Neticede bugüne kadar sıkı çalışıp, emek verdiğim pek çok şey de başarıyla sonuçlanmıştır. Çok ünlü bir Çin atasözü der ki ''Gül sunan elde daima bir miktar gül kokusu kalır,''. Yaşadığım birçok olay bana bu sözün doğruluğunu kanıtlıyor.

Henüz küçük bir kız çocuğuyken çok yakın bir arkadaşım vardı ve sürekli oyunlar oynar, eğlenirdik. Maddi durumları çok da iyi olmayan bu arkadaşımın ablası yaşadığı tüm sıkıntılara rağmen başarılı bir öğrenciydi. Sanırım bundandır ki biz yan odada oyun oynarken; hiç durmadan ders çalışır, sınavlara hazırlanırdı. Hatta hiç unutmam, kitap alacak durumu olmadığı için başkalarının kullandığı yazılmış çizilmiş test kitaplarını alır, tek tek siler ve yeniden çözerdi. Elleri diresiğine kadar kara kalem lekesi olurdu. Şimdi ona sorsak sizce başarmanın yarısının hayal etmek olduğunu söyler miydi? Hiç sanmam. Önünde öylesine uzun ve yorucu bir yol vardı ki... Rakipleri özel eğitim alırken, dershanelere giderken, en iyi okullarda okurken; 55-60 kişilik sınıflarda eğitim almış, başkalarının kitaplarını çözmeye çalışan ve bir yandan da ailesine yardımcı olmaya çalışan kişinin başarmak için diğerleriyle aynı uzunlukta yola sahip olduğunu, hatta o yoldaki engellerin aynı olduğunu hiçbirimiz iddia edemez.

Bu yazıyı kaleme almamdaki sebep çok başarılı olmam ya da bu konuda çok bilgi sahibi olmam değil. Ortaokuldayken yazmış olduğum günlüğümün sayfalarında ''Büyüdüğüm zaman, sanırım öğretmen ya da hemşire olacağım çünkü ancak bu şekilde daha kolay iş bulabilirim,'' yazdığımı görmem oldu. Yani kısacası hayalini kurduğum şey bu olmasa da şartlar beni buna inanmaya zorlamıştı. Şimdilerde dönüp arkama baktığımda kendime öylesine kızıyorum ki. Kendimi küçümsediğim, daha fazlasını yapamayacağıma inandığım için. Kendime ''Senin ne haddine!'' sözünü kullandığım için. Diğerlerine göre yolumun ne denli uzun olduğunu sürekli kendime hatırlatıp eziyet ettiğim için. Şu an tıpkı o atasözündeki gibi ellerim gül koksa da, pek çoğundan daha çok çabalamış olsam da hatta bazen isyan etsem de; inanmak zorunda kaldığım yaşamdan çok daha fazlasını yaşıyor olmanın haklı gururu var içimde.

Yani demem o ki, hayal etmek ve kendine inanmak yalnızca bir başlangıçtır; ancak ve ancak harekete geçmek başarmanın yarısıdır. Bugün düşlediğiniz her şey için, hayalini kurduğunuz o ev, araba ya da kariyer hedefi için adım atmadıkça, yarın tüm bunlar hayal olmaktan öteye geçemeyecektir. ''Ne yapabilirim ki?'' demeyin, unutmayın, tüm iyi başlangıçlar küçük adımlarla olur ve yolunuzun uzunluğu değil esas olan sizin attığınız adımların hızıdır.