Kadın, Mehtap ve Cinayet

Kadın, tabancayı bırakıyor ve bir sigara yakıyor. Gece çok sessiz; ay, Mehtap ve sigaranın ucu dışındaki her şey ya uyuyor ya da ölü.

Mehtap, verandanın merdivenlerine oturuyor ve bugünün doğum günü olduğunu hatırlıyor. Elindeki tabancayı yanına bırakıyor. Ay, silahın üstüne yansımış; metalik bir siyahın üstünde beyaz bir ışık, rahatsız ve eğik. Bir sigara yaktığında çakmağın alevi geceyi dürtüyor. Ateş, kadının yorgun yüzünü bir anlık aydınlatıyor. “35. Yaş gününde tuttuğun her dilek gerçek olur.” Sigara çıtırdıyor. Gece çok sessiz; ay, Mehtap ve sigaranın ucu dışındaki her şey ya uyuyor ya da ölü. Evin önündeki bahçe bile. Mehtap hep sevmişti bu küçük bahçeyi. Güneş, çiçeklerin yapraklarından yansır, hava hep biraz toprak kokardı. Şimdiyse çiçekler solgun, isteksiz. Sanki tüm dünya eğilmiş, onu izliyor ve bekliyor. Hiçbir şey, ona dokunmak istemiyor. Rüzgar bile. Oysa Mehtap buranın ne kadar rüzgar aldığını biliyor. Bu eve ilk geldiği gün, rüzgar aniden esmiş, boynundaki fuları uçurmuştu. Eteği açılacak diye korktuğundan hemencecik verandayı tırmanmıştı. Kapıyı açan komşusu ona gülümsemiş, merhabalar demişti. Mehtap, o merhabanın sakin ve cıvıltılı sesini, güneşle seyrelmiş kahverengi gözlerini hatırlıyor. Şimdi, gecenin içinde yapayalnız, sigaradan derin bir nefes çekiyor ve gökyüzüne üflüyor. Sigara dumanının gri mavi sarmallar halinde gökyüzüne yükselmesini ve atmosfere karışmasını izliyor. Birkaç hafta önce komşusu “Bir kere hayatının tam ortasında oluyorsun, evren dileğini gerçekleştirmek zorunda.” Demişti.  Mehtap nasıl gülümsediğini hatırlıyor. Tabanca hala yanı başında, ağır ve soğuk. Silahtan gözlerini ayırmadan elini cebine atıyor, bir fular çıkartıyor. Komşusunun birkaç saat önce titreyen sesini hatırlıyor. “Bahçedeki gülün dikenine takılmıştı. Neden saklamak istedim bilmiyorum.” Gözyaşının nasıl yanağına değmeden fuların üstüne düştüğünü hatırlıyor. “Lütfen dinle beni.” Uzaklarda bir yerlerde bir polis sireni, gecenin sessizliğine sızıyor. Ay, gökyüzünde kirli ve eğreti duruyor. Mehtap, başını avcuna dayıyor. Başka bir güne doğsaydı, annesinin anlattığı gibi fırtınalı bir geceye doğmasaydı, yine içeride bir ceset, yanı başında bir silah olur muydu? Burnunu çekip başını kaldırdığında, ayla göz göze geliyor. Bir dilek diliyor. Polis sireni giderek yaklaşıyor. Mehtap verandada oturmuş, bir sigara daha yakıyor ve bekliyor.