Kayıplar için ağıt, bir mektup

Özlemek de beklemek de yücedir, sevgi en yüce

Bir sürü mavi tonlu şarkının içinde bu turuncu kırmızı şarkı ile seni anıyorum. Hep seninle olacağım, dediğin bu. İnandığım bu. Tutunduğum bu.

İçim öyle başı boş kaldı ki hangi düşüncenin peşini tutacağım bilemiyorum. Tuttuğum ve peşinden gittiğim her şey bambaşka pişmanlıklar olarak geri dönüyor. Ama ben geriye dönemiyorum; baştan yaşayamıyor, hatalarımı düzeltemiyorum. Geriye dönmek istiyorum, yaşanılanlardan bazılarını tamamen silmek istiyorum.

Eğer bu halde olmasaydım, eskisi gibi hissedebilseydim eğer sana yüzlerce güzel cümle yazmak isterdim. Anlamsız, kurak, yutamadığım, eğreti duran bu şeyleri sana yollamak istemezdim.

Seninle dertleşmek iyi geliyor hala benim hayata yetemeyişine rağmen, yazdıklarım ne kadar eksik de olsa dinliyorsun beni. Mektubum bu sefer kısa olacak. Zaten arayı pek açmıyorum biliyorsun, sık sık gökyüzündeki sana dönüyor gözlerim. Orada olduğunu biliyorum. Sesin hala yanımda, gülüşüm de öyle. Çok zahmet çektin, çok emek verdin, çok üzüldün. Bana teselli oldun.

Her zaman söylediğim gibi, bu sonsuzlukta tekrar karşılaşmamaktır imkansız olan. Yollarımız yeniden kesişecek, bir sonraki karşılaşmamızda ben sana teselli olacağım. Senin bana olduğun kadar olmasa da; belki ellerimle, sözlerimle, bakışlarımla, gülüşümle destek olmaya çalışacağım sana. Senin bu hayatta beni tuttuğun gibi, gelecek sefer de ben seni tutacağım.

Şimdi olduğun yerde güldüğünü hayal ediyorum, bu sefer düşüncelerinde tek bir siyah nokta bile yok. Mutlulukla sarmalanmışsın, değil mi?

Öyle, değil mi?

Bu kez gerçekten mutlusun, değil mi?

Çölde saklı bir kuyu var, yıldızların hepsi ayrı birer çan ve çanların hepsi birer kahkaha. O kahkahalar uzun uzun yolları aşıp bana ulaşıyor, yeniden gülümseyecek neden veriyor her biri. Milyonlarca yıldız tüm güçleriyle parlıyorlar ve o yıldızlardan birinde bir Gül yaşıyor ve Küçük Prens. Hayat çok güzel bu yüzden. Ve ben biliyorum ki gönlümce harcayabileceğim elli üç dakikam olsa bir çeşmeye doğru ağır ağır yürürüm.*

Bir gün oraya geldiğimde, belki bir başka hayatta karşılaştığımızda, sonsuzlukta iyi olan her şey mümkün biliyorsun, o zaman birbirimize destek olacağız.

Seneler nasıl da geçip gidiyor. Zamanın böyle hızlı akmasını hiç istemiyorum. Silmeye çalışıyor her şeyi.

Böyle olması mı gerekli?

Boş ver beni, yine çok soru soruyorum hayatla ilgili. Tıpkı çokça soru soran o sarı saçlı tuhaf çocuk gibi.

Şimdi gülümsüyorsun değil mi?

Ben hala her ayın on sekizinci gününü sayıyorum. Senin yerine yine bir kış ayının on sekizinci günü yaş alıyorum. Bir gün senden daha yaşlı olacağım.

Sorun değil, sana nasihatler vermeyeceğim yüz yaşına gelsem de.

Keşkelerim yok değil ama, kendime saklayacağım özlemimi.

Saçlarımız biz ne renk istersek o renk olsun bir dahaki sefere. İçimizde yarışlar olmasın, yalnızca şimdimiz olsun. Hayatı bir dahaki sefere yaşayalım. Iskalamayalım.

Tekrar görüşene kadar, kendine benim yerime de dikkat et.

Yeniden görüşene kadar, hoşça kal, olur mu?

Hoşça kal.

Yeniden görüşene kadar, benim yerime de sev saçlarının dalgalarını.

Biliyorsun seni seviyorum, hep sevdim.

Bir dahakine önce ben seni bulup, sana kendi ömrümü de vereceğim. Seni hep seveceğim.

.

*Küçük Prens, Saint-Exupery