Küçük Dostumuzun Ardından

Kaybetmek, beklenmedik ayrılıklar yaşamak, sevdikleriyle güçlü bağlar kurmuş her bireyin tadacağı bir olgudur.


Kaybetmeyi takip eden yas süreci, doğal ve baş etmesi zor bir histir.  Saf sevgiyi en içten paylaştığımız minik dostumuzun geri gelmeyecek olması gerçeğiyle yaşamanın farklı yöntemleri vardır. Ben, yanımda yaşamına devam edemese de her zaman kalbimde taşıyacağım küçük kedimin hikayesini paylaşarak onu hikayesiyle yaşatmaya karar verdim.

Kedim, bize, ailesine kavuşmadan önce zor şartlarda büyümüş. Gelişmesini tamamlayamamış ve bağışıklık sistemi zayıf kalmış. Gelişimini tamamlayamayan çoğu yavru kedi tedavilere dayanamayıp hayatını kaybediyormuş. Biz, kedimiz hayatımıza girdiği günden itibaren üzerine titredik. Onu götürdüğümüz ilk veterineri, onun yaşamı konusunda oldukça ümitsizdi. Her ne yapılırsa yapılsın, onu kaybedeceğimizi ifade etti, fakat biz asla moralimizi düşürmedik. Rutinleşen doktor kontrollerinden sonra eve gittiğimizde, kendi kendine yemeğini yiyemeyen ve kabından suyunu içemeyen, ileri derecede hastalanmış kedimi kendi ellerimle beslerken bunun bir süreç olduğunu, yeniden canlı ve sağlıklı bir şekilde evin içerisinde koşuşturup duracağına inancım tamdı.

Evcil dostlarımızın tedavi süreçlerindeki zorluklar farklı hastalıklarla savaş veren, bu savaşlarında onların minik patilerini bir an bırakmayan sevenleri için büyük bir engel.  Küçük dostumuzun tedavisi için evet, elimizden gelen her şeyi yapmaya açığız fakat onların ihtiyaç duydukları ilaçların temin edilmesi için bir süre gerekiyor ya da bazı ilaçlara her yerde ulaşılamıyor. Diğer bir sorun ise, tedavi masrafları. Rutinleşen işlemler, gereken farklı ilaçlar ve tedavi yöntemleri ile eğer bir öğrenciyseniz, küçük arkadaşımızın tedavisini karşılamak çok zor bir boyut alıyor. Kedilerimizin ilaçlarının piyasada bu kadar yüksek fiyatlardan satılması ve hatta veterinerimizden öğrendiğimize göre, ülkemizde onları yaşatmak için gereken bazı ilaçların temin edilmemesi büyük bir sorun.

Kedimizin yaşayacağından şüphe etmeyen bizim için, umutsuz konuşan ilk veterinerinden sonra, farklı bir doktora ve farklı bir tedaviye başladık. Kedimiz de yeni doktorunu daha çok sevdi, hissedebildik. Kritik atlatılacağı söylenen bir haftamız vardı, kedimizin tedavisi için kampanya oluşturduk. Onu tanıyan, tanımayan, sadece adını bilen veya bizi dahi tanımayan çok farklı kalplere dokundu minik kedimiz, herkes onu yaşatmak için sesini duyurmaya çabaladı. Ona uygulanabilecek en yeni tedavileri uygulayıp hayata döndürmeye çalışırken, her doktor kontrolünde ne kadar zayıfladığını görmek içimi parçaladı. Söylediğim gibi, kendi kendine beslenemiyordu, her iki saatte bir onu kendi elimizle şırıngayla besliyorduk. Birbirimize destek olmaya çalıştık, fakat ona her sarıldığımda daha güçsüzleştiğini hissediyordum.

Kedimizi kaybetmemizden önceki gün, evdeki köşesinde iyice sinmişti. Başını kaldıracak gücü olmadığını hissediyordum, tedaviden yoruldu belki de diye düşündük. Biraz dinlenmeliydi, zaten toparlayacaktı bizim için. Ancak bakışları çok çok yorgundu. Biz onunla, küçük evimizde her an kucak kucağaydık, ben çalışma sandalyemdeyken o benim kucağımda, göğsümde, omzumdaydı. Ben koltuktayken yan yanaydık. Uyurken de onun ıslak burnu hep benim yüzümdeydi. Biz birbirimizin uyurken, çalışırken, yemek yerken kısacası her an en yakın arkadaşıydık. Bahsettiğim bu son günümüzde, ben çalışırken kucağıma dahi gelemedi. Hep uyudu, çok uyudu. Onu bu kadar güçsüz görmek beni çok üzdü ama onu kaybedeceğime bir an bile inanmadım.

Ertesi gün, rutin tedavimiz için gidişimiz rutinimizin son yolculuğu oldu. Onu bu süreçte bir an bile hiçbirimiz yalnız bırakmadık. Fakat doktoru, yaklaşık iki saat sürecek tedavisi için bize iki saat sonra gelmemizi, onu kuvöze yatıracaklarını söyledi. Biz de, iki saat sonra yeniden buluşmak için dostumuzla vedalaştık. Oradan ayrılalı yaklaşık on dakika dahi geçmeden, telefonum çaldı. Kedimin kalbi yavaşlamıştı denildi bana, geri dönmem istendi. Anlamıştım onu kaybettiğimizi. Önceleri inkar ettim, inanmak istemedim. Onu on dakika dahi bırakmış olmak, bana kendimi çok kötü hissettirdi, belki de o ben yanındayken hayata veda etmek istemedi.

Minik dostlarımızı kaybedişimizden sonraki süreç, değinilmesi gereken diğer bir sorun. Onların son kez yatacakları yerleri için mevcut uygulamalar olukça yetersiz. Bizim kedimiz gibi, hayatını yitiren tüm dostlarımız, kendilerine ait rahat bir alanı hak ediyorlar.

Bugün, minik kedimizin ardından yirmi gün geçti. Evde onun için ayrılmış köşesinde olmamasına alışamadım. Kendisi gibi minik hayatında ona eşlik etmek beni çok mutlu etti ve bana hayatımda yaşadığım en değerli dostluklardan birini yaşattı. Şimdi, küçük bedeninde çektiği hastalıklardan, iğne acılarından çok uzakta, kendi küçük alanında, huzurla uyuduğunu bilmek üzüntümü hafifletebilen tek duygu. Her zaman çok sevileceksin, huzurla uyu.