Küçük Evler Büyük Akım
Minimalizmin de ötesinde, hayatlarımızı daha da küçültmenin tek yolu küçük evler.
Tasarım dünyasında son yıllarda beklenmedik bir devrim gerçekleşti: Küçük evler. Belki de mini evler denmeli çünkü küçük kelimesi gerçekten ne kadar küçük olduklarını açıklamaya yetmiyor. Kendisi mini olsa da yaşam stili açısından büyük bir değişim ifade eden mimari ve sosyal bir akımı temsil ediyor.
Aşırı tüketime cevap olarak minimalizmin hayatlarımızı ele geçirmesi gibi, mini evler trendi de bir anda yoktan var oluvermiş gibi. Sanki bir an hayatımızda hiç böyle bir şey duymamıştık, fakat sonraki an her yerde bitiverdi. Daha az alana ve eşyaya sahip olmanın hayatlarımızda daha önemli şeylere yer açacağı teorisi üzerine kurulu.
Mini ev akımının kökenleri 19. yüzyıl’da yaşamış olan natüralist yazar Henry David Thoreau’ya kadar sürülebilir. Thoreau’nun Walden isimli romanı doğal alan içinde basit yaşamın üzerine ilham verici bir anlatım oluşturması ile bilinmekte.
Mini ev sevenler için akımın çevreye katkıları önemli bir etken. Mini evlerin yapımında daha az malzeme kullanılıyor ve boyutları nedeniyle doğal olarak daha az kaynak tüketiyorlar. Güneş panelleri ve rüzgâr gücü ile de çalışabiliyorlar. Hareketlilik de mini evlerin büyük bir parçası, kolaylıkla doğaya yakın bir yere park edilebiliyor, gerektiğinde de yer değiştirebiliyor. Ekonomik, hareketli ve çevreci olması gibi birçok çekici yönü varken insanların neden mini evlere yöneldiklerini anlamak zor değil.
Mini evlere yönelimde ana itici güçler yaşam stili ve değerleri. Mini ev akımı hayatınızda nelerin önemli olduğunu gözden geçirmek ile alakalı. Örneğin, çevreyi korumak, mini evde yaşama sonucu biriktirilen para ile dünyayı gezmek, değer verdiğimiz insanlara daha fazla zaman ayırabilmek ve çok daha fazlası. Bazıları sadece mini evlerin sağladığı minimalist estetiği seviyor da olabilir. Fakat işin gerçeği şu ki mini ev videolarının Internet'te milyonlarca izleniyor olmasına ve görünüşte herkesin sevdiği ve hatta zaman zaman özendiği bir hayat tarzı olsa da, gerçekten kendini ona adayanların sayısı oldukça az.
Şüphesiz ki şehir hayatından kaçma arzusunun da akımın popülerliğinde etkisi vardır. Gerek ekonomik gerek yaşam standartları açısından gittikçe kalabalıklaşan ve zorlaşan büyükşehir hayatı gerçekten de hayatlarımızı gittikçe törpülüyor gibi. Mini evler gerçekte birçoğumuzun erişimi olmayan veya gerçekçi olarak katılmak istemediği bir akım olsa da, psikolojik bir kaçış görevi görüyor izleyiciler için. Pandemi süresinde de mini evlere yönelimin arttığı belgelendi. Şehrin içinde kapalı kaldıktan sonra doğaya dönme isteği şaşırtıcı değil. Kişisellikten ve bireysellikten uzak online hayattan kurtulma yolu olduğu söylenebilir. Bir tür köklere dönüş. Bahsettiğim gibi, gerçeklikten uzak olsa da, rüyalarda görmek için fena bir manzara değil. Özet olarak bu yeni küçük ev trendi, artık kapitalist sistemin hepimizin canına tak ettiği; içinde bulunduğumuz hem sosyal ve kültürel hem de ekonomik ve mesleki sistemlerin sürdürülebilir olmadığı gerçeğinin somut formu.