Kürk Mantolu Madonna
Sessizlik içinde yaşanmış yarım kalan bir aşk.
Romanın baş karakterleri Maria Puder ve Raif Efendi'dir. Raif Efendi bu yaşına kadar hep başklarının isteklerine göre yaşamış, içine kapanık, melankolik , kendi halinde takılan bir banka memurudur.
O kadar sessiz ve kendi halindedir ki iş arkadaşı Rasim'in dikkatini çeker. Rasim çözmeye çalışır ve herkese soru sorar ama bildiği cevaplardan başka bir şey öğrenemez. Raif'e bir şeyler sorduğundaysa bir cümle ile ya karşılık alır ya alamaz. Bir gün Raif hastalığı yüzünden uzunca bir gün işe gelemez. Hamdi Bey biriken işleri Rasim ile Raif'in evine gönderir. Eve girdiğinde tüm ailesi ile karşılaşır damadı, kızı, eşi... Ama bir sorun vardır Raif Efendi bu kadar çok çalışmasın arağmen evdekilere yaranamadığını görür. Herkes Raif Efendi'den sinirini, öfkesini çıkarır herkes ezikler Raif Efendi ise artık yaşlılığın verdiği güçsüzlükle onlara ses çıkarmadan sessiz cevabını verir. Günler geçtikçe Raif Efendi'nin durumu ciddileşir. Öleceğini anlayınca Rasim'den iş yerinde kalan eşyalarını ister. Eşyakarın arasında siyah kaplı bir defter vardır. Raif Efendi, Rasi'den bu defteri yakıp yok etmesini ister. Ancak Rasim defteri çok merak ettiği için kaldığı kiralık odaya giderek defteri okumaya başlar.
Raif Havran'da yaşayan sessiz sakin bir çocuktur. 1. Dünya Savaşı'nda işgal güçleri Anadolu'ya geldiğinde İstanbul'a okumaya gider. Ancak babası karşı çıkar Raif'in Almanya'ya giderek sabun üretimi öğrenmesini ister. Raif babasından çıkan bu teklifi kabul eder ve Almanya'ya gider. Orada küçük bir pansiyonda kalır ve babasının istediği gibi sabun fabrikasında işe başlar. İşe gitmekten bunalan Raif ilerleyen günlerde işe daha az gitmeye zamanın çoğunluğunu Almanya'da gezmeye ayırır. Yine böyle günlerden bir gün gazetede bir sergi ilanı görür ve sergiye katılır. Bu sergi Raif'in hayatını başka bir boyuta sürükler. Bu sergide gördüğü bir adın portresinden etkilenir ve artık her gün sergiye gitmeye başlar.
Yine sergiye gittiği bir gün bir kadın Raif'in ne yaptığını neden her gün gelip o portreye baktığını anlamaya çalışır ve yanına gider. Kadın neden her gün bu portreyi seyrettiğini sorar Raif ise portredeki kadının ona annesini hatırlattığı yalanını söyler. Raif, bir arkadaşı ile gezerken sergide konuştuğu kadına denk gelir. Sonraki gün, kadını gördüğü yerde onu beklemeye başlar ve kadın geldiğinde onu takip eder. Kadının Atlantik adında bir gece kulübüne girdiğini görür. Raif, kadının arkasından gece kulübüne girer ve takip ettiği kadını sahnede görür. Kadın sahnede keman çalıp şarkı söyledikten sonra Raif’in masasına gelerek adının Maria Puder olduğunu ve sergideki kadın portresinin aslında kendi portresi olduğunu söyler. Bu olaydan bir süre sonra Raif ve Maria Puder arkadaş olurlar. Maria Puder, Raif’i en başından aralarında duygusal bir yakınlaşma olmayacağı konusunda uyarır. Ancak Raif için çok geçtir. Bu arkadaşlık süresince birçok kez buluşup park ve bahçelerde dolaşırlar. En sonunda Maria Puder’de Raif’e aşık olduğunu kabul eder.
Bu ikilinin birlikteliği Türkiye’den gelen bir telgraf ile yarım kalır. Telgrafta Raif’in babasının öldüğü ve işlerin başına geçmesi gerektiği yazılıdır. Raif, Havran’a döner ve işleri düzene soktuktan sonra Maria’yı yanına aldırmayı planlar ve bir süre mektuplaşırlar. Ancak Maria’dan gelen mektupların arkası kesilir. Raif bunu hayra yormaz ve Maria'nın kendisinden sıkıldığını, vazgeçtiğini düşünür. Raif'in asla bitmeyecek olan kasvetli günleri işte burada başlar. Sevmediği bir kadınla evlenir ve eski, sessiz hayatına geri döner.
Raif, mektupların kesilmesinden yaklaşık on yıl sonra, Maria'nın kuzenini yanında 10 yaşında bir kız çocuğuyla Ankara'da görür. Ondan, Maria'nın kendilerine bir Türk'ten hamile olduğunu söylediğini ama ismini vermediğini öğrenir. Ayrıca Maria'nın doğum sırasında fenalaştığını, komaya girdiğini ve bir hafta sonra koma hâlinde iken öldüğünü büyük bir üzüntüyle öğrenir. Üstelik Maria'nın mektuplarında sadece "iyi haber" olarak nitelendirdiği gerçeği de o anda öğrenir: On yıl önce Maria, Raif'ten olma kız çocuklarını dünyaya getirdikten bir hafta sonra koma hâlinde ölmüştür. Meğer karşısında beliren ve aynı Maria'ya benzettiği o kız çocuğu ikisinin kızından başka biri değilmiş. Raif Efendi bu gerçekle beraber kızını Almanya'ya yolcu etti kendisi de o karamsar ve kendini ait hissetmediği eve gitti.