Kurşun Asker

Deneme yazımdır, Devdas filmi en sevdiğim Hint filmlerindendir.

Dolduramadığım boşluklar, sıcak kahveler, titrek eller. Sokakta kar havası, hüzünlü ispanyol şarkısı.

Onun gibi dediğin her şey. Bir bakmışsın yok olmuş. Telefonun da hiç çalmıyor. Sus pus olmuş sanki. Ama o hep aklında sanki çevresini kuşatan bir zırh gibi. Kurşun asker gibi. Beynine yerleşmiş ve hiç kıpırdamadan orada öylece duruyor. Bazen o kurşun askerin etrafında dört dönersin. O, hiç yerinden kıpırdamaz. Görevinden midir yüreğinden midir hiç mi hiç bilemezsin. Keşke bilsem. Ah keşke bilsem.

Dünün gelmeyeceği gibi yarını da öylece beklemek hiç cazip değil. "Tanrım öldür beni" "Tanrım öldür beni" (Devdas filmindeki Madhuri Dixit'in Maar Daala performansından etkilenmiş olmalıyım)

Gelirse kalkıp dans edeceksin çünkü. En acımasız olayda bile, bir Hintli gibi gözümden yaş aksa dahi kalkıp dans etmek istiyorum. Müzikal ruhumun bir parçasını körili pani puri eşliğinde kurşun askerime gösterebilmeyi diliyorum.

Şarabın kadehe dolduruluşu gibi, dalganın kıyıya vuruşu gibi, dumanı üstünde tüten yemek gibi, ilk öpücük gibi. O bunları bilmiyor, fark edemiyor, beki de kör. Gözlerini açtığında, göz yaşlarını silip kocaman gülümseyen birini görecek karşısında. Gözlerini açacak mı? Göz yaşlarım dinecek mi?

Kurşun askerim beynimde yaşıyor gitmiyor, öylece dikiliyor. Çevresinde dönüyorum bana bakmıyor. Kurşun askerim zırhlı kuşaklı. Kurşun askerim, yağmur yağsa yanaklarındaki damlaları silecek tek kişiyim. Kurşun askerim, senin için Shiva'ya tapınıp Hintli olabilirim. Kurşun askerim Devdas'ı izleyelim. Kurşun askerim kollarımı boynuna dolayabilirim.

Kurşun askerim kıpırdadı.

Kurşun askerim kafasına sıktı.