Leylim

Ağıyor ve de ağlıyor yeşil

''Bir kitap olsaydın bana, bir satır, bir söz. Dile gelseydin, dökülseydin; Leyla'nın Ahmet'i bir satırda üzdüğü kadar üzer, kimsesiz bıraktığı kadar kimsesiz bırakırdın beni.

Türk siyasi şairi Ahmed Arif' in büyük aşkı Leyla Erbil. Ve ona yazılan onlarca, yüzlerce sayfa ve satır; Leylim Leylim. Ünlü şairin ölümünden sonra dile döktüğü sevdasının ve de hislerinin toplandığı, mektuplardan oluşan bir kitap. Bana kalırsa bütün özelinin ve de gizlerinin ortaya döküldüğü korkunç bir ihanet. Yine de okuyunca sevda denilen şeyin, kişi için değerli olanda nasıl da yüce olduğunun, sevdanın karşılık bulduğunda belki de basitleşeceğinin dile, söze döküldüğü, anlatıldığı bir eser, bir sesleniş; kişiye, içerisine, gize, sevdaya, dosta. Şairin içerisindeki çocuksu sevdasını, bütün kırılganlığını ve de içerisindekinin yüceliğini nasıl maskelemeye çalıştığını, her satırda uzanan ellerini, umudunu, ölmeyen fakat yaşamayan da o umudunu yazan birkaç mektup. Belki de bunların hiçbirini barındırmayan, dümdüz, kişiye öylesine yazılan satırlar. Aslında bir günce tadında olan kitapta Erbil'in cevaplarını maalesef ki göremiyoruz çünkü mektuplar kayıp olarak bildirilmiş. Büyük bir ihtimalle Ahmed Arif'te duran mektuplara ulaşılamamış. Bu durum bence kitabı daha da özel kılmış çünkü zaten Erbil'in, şairin aşkına hiçbir zaman karşılık vermediği söylenmektedir. Bu noktada sessiz bir çığlığa dönüşen kitap kişinin sadece kendisiyle olan savaşını yansıtıyor. Aynı zamanda kitapta şairin kendi el yazısından şiirlere ve satırlara da yer verilmiş; karalamaları, bazı şiirlerinin belki de ilk nüshaları.

Bütün bunların yanında kitapta Ahmed Arif'in verdiği haberlerden ve de yazdıklarından o dönemin siyasi gündemi hakkında da bilgileniyoruz. Son olarak, belki de sevda yaşamamış bir kalp olarak bildiriyorum ki bana ağır gelen kitabı okuyup bitirmem çok uzun sürdü. Bununla beraber kitabı okurken her kitapta olduğu gibi bazı şeylere bu sefer gize bakarmışcasına, utanarak da olsa eşlik ettim; bir dostluğa, kardeşlik ve de güçlü bir değere, bir kalbe, karşılıksız bir aşka, bazı sayfalarda içten bir ölüme ve de tekrar toparlanmaya, bir merhaba, asla dile gelmeyen, gelmeyecek elvedalara ve de bir sevdaya. 'Ağıyor ve de ağlıyor yeşil.

 'Sus, kimseler duymasın,

 Duymasın, ölürüm ha.

 Aymışam yarı gece,

 Seni bulmuşam sonra.

 Seni, kaburgamın altın parçası.

 Seni, dişlerinde elma kokusu.

Bir daha hangi ana doğurur bizi?'