MARC LEVY KEŞKE GERÇEK OLSA

Masal gibi bir kitabı 2 kere okuduğum yetmezmiş gibi 3.ye başladım ve duygularımı sizinle paylaşmak istedim :)

Herkese yeniden merhaba :) uzun zamandır yazmayı planladığım ama nedense tam olarak cümlelerimi toparlayıp da duygularımı aktaramadığım bir konu vardı. Sonunda, bir haftasonu sokağa çıkma yasağının da etkisiyle evde pineklerken, geçtim bilgisayarımın başına ve başladım aktarmaya :)


Bugün sizlere 2010 veya 2011 yılında tanıştığım bir yazardan ve beni çok etkileyen bir kitabından bahsetmek istiyorum. Tabi ki yazarı tanıdıktan sonra birçok kitabını da okudum ama nedense bugün yazımda yer vereceğim kitabın yeri bir başka.

Başlığımdan da anlayacağınız üzere bugün sizlere Fransız yazar, Marc Levy'den bahsetmek istiyorum. Marc Levy yazarlık serüvenine çocuğuna geceleri uyumadan önce anlattığı hikayelerden yola çıkarak yaptığı derlemelerden başlamış. Keşke Gerçek Olsa, Sizi Tekrar Görmek, Gelecek Hırsızı ve daha nicesiyle okuyucusuyla buluşuyor.


Gelelim beni çok etkileyen Keşke Gerçek Olsa isimli esere.

Türkiye'de 1. baskısı 2001 yılında olmuş, 2. baskısı ise 2010 yılında okuyucularla buluşmuş. Kitapta kaza geçiren genç bir kadının bedeninin yoğum bakımda yatarken ruhunun dolaşmaya çıkması konu edinilmiş. Tabi ki böyle üstün körü yazınca gerilim/korku türü olarak görünse de aslında kitap romantik türünde :)

Normalde romantizm kitapları okuyup, gerçekte olmayan bir hayatı okumayı çok sevmem, onun yerine masal okumayı tercih ederim :D ama bu kitapta biraz fantastik konular da var ki zaten bir ruhun ortalarda dolaşması bunu yeterince açıklıyor diye düşünüyorum :)

Ruhu dolaşmaya başlayan karakterimiz Lauren, eski evine gitmeyi başarıyor ve Arthur'la tanışıyorlar. Lauren kaza geçirip hastanede yatmaya başladıktan sonra satılan evine yerleşen Arthur, bir gece yorgun argın eve geldikten sonra duş alıp uyumayı planlarken dolabında Lauren'la karşılaşıyor. Öncelikle, ortağı olan Paul'un ona yaptığı kötü bir şaka olduğunu düşünse de hastanede Lauren'ı gördükten sonra bir anda buna inanabiliyor ve bundan sonraki süreçte Lauren için neler yapabileceklerini düşünmeye başlıyor çünkü doktorlar Lauren'ın annesini ötenaziye ikna ediyorlar ve çok kısıtlı zamanları kalıyor. Mimar olan Arthur, kütüphanelerde sabahlayıp, bir kahve ile enerjisini toplayıp Lauren için bir şeyler yapmaya çalışırken bir yandan da bu hayalete aşık oluyor, tabi ki hisleri karşılıklı. Tamam buradan sonrası masal olabilir :D

Her neyse, ben bu kitabı daha önceden 2 kere okumuştum ve nedense yıllar sonra tekrar elime aldım ve okumaya başladım. Üniversite yıllarında derslerimizde hocalarımız bize her zaman, kitaplar sizin hislerinize göre şekillenir ve bugün okuduğunuz bir kitap yıllar sonra size farklı şeyler hissettirebilir demişti. Çok doğru olduğunu fark ettim. Her ne kadar daha önceden okumuş olsam da şu an çok farklı duygular içinde okuyorum.

Ben çok sevdiğim bir kitabı sizinle paylaşmak istedim, aynı zamanda Just Like Heaven ismiyle sinemaya da uyarlanmış, eğer merak ediyorsanız bakabilirsiniz. Düşüncelerinizi merak ediyorum, bir sonraki yazımda görüşmek üzere hoşçakalın :)