Mitolojik Efsaneler #2: Medusa
Belki de bazen hepimiz kendimizi insanların kaçındığı, hor gördüğü Medusa gibi hissettik. Medusa'nın hikayesine gelin beraber göz atalım!
Kainatın her köşesine Tanrıların hakim olduğu bir dönemde, güzelliği göz kamaştıran Medusa isimli bir kadın yaşarmış. Öyle ki onun güzelliğinden bahsedenler görenlerin oracıkta aşık olduğunu, sesini duyanların adeta mecnuna döndüğünü söylermiş. Tanrıları bile ilk görüşte kendine aşık eden bu kadın, kendisini iki kız kardeşiyle beraber Tanrılara adamış ve zeka Tanrıçası Athena'ya ait bir tapınakta yaşıyormuş. Üç kardeş arasında ölümlü olanı ise yalnızca Medusa'ymış.
Athena kendi güzelliğiyle övünür; bu nedenle de Medusa'nın güzelliğini dikkate almazmış. Ancak, Athena ile evli olan denizlerin hükümdarı Poseidon gördüğü ilk günden beri Medusa'ya aşıkmış. Güçlü ve ölümsüz Tanrı, pek çok aşk hikayesinde de olduğu gibi Tanrılar katında bu ölümlü kadına aşık olduğu için hor görülmekten korkarmış. Ne de olsa Medusa, ne bir Tanrı ne de bir ölümsüzmüş.
Bir gün Athena tüm gerçekleri her şeyi bilen Tanrı Zeus'dan öğrenmiş ancak Poseidon inkar etmiş Medusa'ya olan aşkını ve inandırmış Athena'yı. Poseidon, günler, geceler boyu Medusa'yı düşünmeden edemez olmuş. Öyle ki kafayı yiyecekmiş neredeyse. En sonunda dayanamamış ve bir gün Athena'nın tapınağında Medusa ile birlikte olmuş. Bunu öğrenen Athena bir ölümsüzü kendisine tercih eden Poseidon'a olan öfkesini Medusa'dan çıkarmış. Kıskançlık karışmış damarlarına, öfkeden gözleri dönmüş adeta. Medusa'yı öldürmek yetmezmiş onun için. Yaşadığı her gün acı çekmeliymiş ve işte bu yüzden onu bir ifrite çevirip dünyanın en Kuzey'ine, Hyperborea'ya göndermiş.
Poseidon'u büyülemiş olan o altın sarısı buklelerin her biri korkunç, kapkara yılanlara dönüşmüş; bakanların içini ısıtan gözleri ise alev korlarına. Bembeyaz teni pis, küflü bir yeşile dönüşmüş. Onu bir saniye görmek için hayatını feda edebilecek o insanlar artık onu görmekten korkup sakınır olmuşlar. Onun yeri artık yalnızca derin kuyular, ıssız mağaralar ve kör karanlık olmalıymış; belki de en iyisi buz kesmiş mermer soğuğu toprağın altı.
İnsanların zalim davranışları, ondan nefret etmeleri ve bir canavarmışcasına, yırtıcı bir hayvanmışcasına onu öldürmeye çalışmaları sonunda Medusa'yı bambaşka biri yapmış. Gözünü her kapatışında eski ihtişamını hatırlasa da, herkesten nefret eden, yalnız kalmak isteyen bir kadın olmuş. Medusa, bir yerde sabit kalamamış ve sürekli kaçmış; insanların korkan gözlerinden, zalimliklerinden ve en çok da kendinden. Bir süre sonra herkesten uzağa, Afrika'ya, gitmiş. Kaçtıkça saçlarından bebek yılanlar dökülür olmuş. İşte bundandır ki Afrika'da yaşayan Antik insanlar bölgenin zehirli sürüngenlerin yuvası olmasını Medusa'ya bağlarlarmış.
Öte yandan Athena'nın öfkesi hiç dinmemiş. Geriye kalan tek şey varmış içine su serpmek için: Medusa'yı öldürmek. Üvey kardeşi Perseus ile anlaşıp Medusa'nın peşine yollamış. Medusa ile karşılaştığında ise ona bakmamasını, aksi halde taş kesileceğini sıkı sıkı tembih etmiş. Perseus, Medusa'yı uykusunda bulup yüzüne bakmadan başını gövdesinden ayırmış. Ancak, Medusa denizlerin Tanrısı Poseidon'dan hamileymiş ve can verirken vücudundan Poseidon'un rahmine bıraktığı Pegasus ve Chrsyar çıkmış. Athena ise Poseidon'dan olma bu iki çocuktan Chrsyar'ı kendisine savaşçı yapmak için almış; Pegasus'u ise Korinthos şehrinin kralının oğlu Bellerophone'e vermiş. Bununla da kalmamış, Medusa'nın kesilen başının sağ tarafındaki damardan akan kan, tüm hastalıklara şifa verecek hatta ölüyü diriltecek güçteymiş. Athena bu kanı da sağlık Tanrısı Asklepios'a hediye etmiş.
Hayatımızın bir döneminde belki de hepimiz kendimizi insanların kaçındığı, hor gördüğü, aşağıladığı; ya da kendini onlara zarar vermemek için onlardan kaçmak zorunda olduğuna inandıran Medusa'ymış gibi hissettik. Bir anda baş tacı tutulurken; bir anda dipsiz kuyularda çürümeye bırakılan... Ne yazık ki içimizdeki o güzel yanı, mucizeleri unuttuğumuz zamanlar oldu tıpkı Medusa'nın kan donduran görünüşüne rağmen içinden çıkan o bembeyaz dillere efsane kanatlı at Pegasus gibi ya da Tanrıların bile sahip olmadığı büyülü kanı gibi.
İçinizdeki iyiyi ve güzeli her zaman hatırlamanız dileğiyle.