Mitolojik Efsaneler #4: Narsist Bir Aşk "Echo ve Narcissus"

Aynadaki görüntü aslında görüntümüzün ters çevrilmiş hali değil midir? Aynadaki yansımanıza ulaşmaya çalışırırken boğulmamanız umuduyla.


Kithairon Dağlarının yamaçlarında yaşayan Echo, güzeller güzeli bir dağ perisiydi. Konuşmaya başlayınca herkes adeta büyülenir, kendinden geçerdi. Zeus diğer perilerle ne zaman vakit geçirmek istese Echo'yu karısı Hera'nın yanına gönderirdi. Echo, Hera'yı oyalarken Zeus ise başka perilerle eğlenirdi. Çok geçmeden Hera bu durumu fark etti. Öfkesi büyüdü, büyüdü... Zeus'a duyduğu öfkeyi Echo'yu cezalandırarak dindirmek istedi. Öyle bir ceza olmalıydı ki bu, bir daha kimse cesaret edememeliydi Hera'ya oyun oynamaya. "Sesini almayacağım senin; bu benim lütfumdur. Konuşabileceksin konuşmasına ancak yalnızca başkalarının son kelimelerini tekrar edebileceksin. Başkalarının fikirlerinden ibaret olacak ve onları onaylayacaksın!" O günden sonra hiçbir zaman hissettiklerini dile getiremedi Echo. Zamanla bu duruma alıştı alışmasına; ta ki günün birinde içten içe tükenene kadar.

Bir gün ormanda avlanan Narcissus adındaki bir avcıyla karşılaştı. Olduğu yerde dona kaldı, yüreği göğsünü parçalarcasına çarptı. Öyle çok istedi ki Narcissus ile konuşabilmeyi. Dudaklarını araladı, tıkandı sözcükler boğazında. Bir kez daha denedi ve bu kez gözünde yaşlarla. Ancak duyulan tek şey hızlı hızlı alıp verdiği soluklarıydı. Echo'nun heyecandan kesilen, sonra bir anda tekrar yükselen soluklarını duyan Narcissus "Kim var orada?" dedi. Ancak Echo bu kez de yalnızca "Orada, orada, orada..." diyebildi. Bir an içini korku saran Narcissus hızla uzaklaştı ormandan. Sessiz çığlıklar atmaya başladı Echo; yalnızca kendi içinde büyüyen ve büyüdükçe içindeki acıyı daha da büyüten. Onu böylesine aşağılayan Narcissus'u cezalandırmaları için Tanrılara yalvardı. Günler, geceler boyunca ağladı, yalvardı, ağladı... Ağlamaktan bitap düşen Echo'nun son göz yaşı süzüldü yanaklarından; son nefesi çıkarken dudaklarından. Kemikleri kayalara dönüştü. Güzeller güzeli sesi ise ayrılarak bedeninden bir sağa bir sola çarptı; kayalardaki yankılara dönüştü.

Tanrılar hiddetlendi, sesleri Olimpos Dağı'nda yankılandı. Echo'nun ölümüne sebep olan Narcissus'a cezaları gecikmedi. Ormanda avlandıktan sonra nehir kenarına su içmeye giden Narcissus sudaki yansımasını görünce donakaldı. Öyle güzeldi ki gözleri, kaşları, saçları... Eğer aşık olacaksa birine, bu kendisi olmalıydı. Öyle ya, ondan daha güzeli yoktu. Eğer sevilmeye değer birisi varsa, bu kesinlikle yalnızca kendisiydi. Kendi görüntüsüne öylesine hayran kalmıştı, öylesine aşık olmuştu ki; bir an olsun gözlerini sudaki yansımasından alamıyordu. İşte bu, tam olarak Olimpos Tanrılarının ona verdiği cezaydı. Günler, geceler boyunca sudaki yansımasını izledi. Kendi güzelliğine şiirler, şarkılar besteledi. Ne yiyor, ne içiyor, ne de gözüne bir damla uyku giriyordu. Günden güne eriyor ancak kendi yok oluşunu fark etmiyordu.

Bir an için aşık olduğu kişiye, sudaki o güzel yansımaya dokunmak istedi. Ellerini nehire doğru uzattı ancak ne kadar suyun içerisine soksa da bir türlü yansımaya yaklaşamıyordu. Daha fazla yaklaşmak istedi ve var gücüyle nehire doğru itekledi cılız bedenini. Yüzme bilmeyen Narcissus düştüğü nehrin sularında çırpınmaya başladı, çırpındıkça batıyordu. Üstelik artık yansıma da yoktu. Bir yandan boğuluyor, diğer yandan şuursuzca yansımayı bulmaya çalışıyordu. Nehrin dibine doğru batarken nehir perileri bir anda çekip çıkardı nehirden onu; o ise hala çığlıklar atıyor, nehirdeki yansımasını arıyordu. Periler onu nehrin hemen dibine, bir ağacın kovuğuna bağladılar. Narcissus, az da olsa gözüken yansımasına hayranlıkla bakıp kendini izleyerek günden güne eridi. Öldükten sonra bedeni toprağa karıştı, yağmurlar yağdı, güneş açtı... Sonra bir çiçek usulca toprağı delip geçti, başverdi. Bir çiçek ki kökü yaraları iyileştiren, soğanı zehir saçan, kokusu herkesi cezbeden... Kaderleri bir nevi aynıydı Echo ve Narcissus'un. Elbette Narcissus kendisine duyduğu hayranlıkla erirken, Echo'yu yiyip tüketen de yine Narcissus'un aşkıydı.

"Efsane işte!" deyip geçmemeli. Niceleri Narcissuslara duyduğu karşılıksız aşkla yanıp kül olurken, nice Narcissusların da hayranlığı aynadaki kendi yansımasına. Hep en güzeli, başarılısı, takdir görmeye en değeni onlar mesela. Peki bir an olsun durup sordular mı "Gerçekleri gösteren ayna mı, yoksa hor gördüklerim mi? "diye. Öyle ya aynadaki görüntü aslında kendi görüntümüzün ters çevrilmiş hali değil midir? Aynadaki yansımanıza ulaşmaya çalışırırken boğulmamanız umuduyla...

*Efsanedeki çiçek Nergis Çiçeği olarak bildiğimiz Narcissus Pseudonarcissus'dur.