Mor
Sahi, hiç uyumazsanız nasıl uyanacaksınız en kötü kabusunuzdan?
Birdy- Rhodes: Let It All Go
Gözlerimi kapatıyorum yavaşça, her şey geride kalacak mı gerçekten, atlatacak mıyız? Canımı acıtan bu nefes ne zaman iyileşecek, aktığı tüm yolu yakan kanım ne zaman sönecek? Gerekli cesareti toplamam kolay olmadı, gittim saçlarımı mora boyattım, baya da para verdim. Ağlamam dinmedi.
Söyleyeceklerimi söylemem kolay olmadı, söylemeye karar vermek söylemekten daha kolay değildi, ama en ağırı sanırım bunların hepsini söyleyememiş olmaktı. Bu kadar yaklaşmışım dermek ki her şeyi yakabileceğim sınıra. Bardağım çoktan taşmış demek ki. Bana bakan kızgın gözleri saçlarıma takılmıyor ben anlatırken, yalnızca acı dolu olduğunu bildiğim yüzümü milim milim geziyor. Kızgın yüzündeki kırışıklıklar bir bir açılıyor ben konuşurken.
Ben ağlarken, ben bağırırken, onu suçlamak yerine sadece yaşanılanları kendi gözümden anlatırken, susuveriyor. Öfkesi dağılıyor, onu terk ediyor. Onun kanının da benim gibi çekildiğini biliyorum. Çünkü söylediklerim öyle ağır ki, yaşanılanlar öyle ağır ki umarım o da benim gibi bir daha nefes alamayacakmış gibi hissediyordur. Bir daha iyileşemeyeceğimizi biliyorum. Bir daha eskisi gibi olamayacağımızı çünkü benim eskisi gibi olamayacağımı biliyorum. Tüm gerçekler kelimelere kavuşup da bedene büründükten sonra geriye dönemeyeceğimizi biliyorum. Söylediğim her söz beni değiştiriyor. Güçleniyor muyum yoksa yıkılıyor mu her duvarım birer birer bilmiyorum. Limanlar cayır cayır yanıyor. Öteki taraftan yeni şehirler kuruluyor kıyıdan uzakta. Daha görkemli bu şehirler, biliyorum. Limanlarımdaki kir, pas, tuz, balık ve denizin acı kokusu yok.
Çiçek bahçeleri var belki de yeni şehirlerde.
Ama denizi özlemez miyim? Yıkık dökük diye terk ettiğim limanlar mavi denizin kıyısında tüm o maviliğe inat kırmızılarla, morlarla, turuncularla yanarken, söylenilen her söz tüm o limanları daha da tutuştururken bu denizden tut pası ve kiri bile özleyeceğimi bile bile gidiyorum, bile bile susmuyorum.
O gece belki de ömrümde ilk kez konuşuyorum.
Hiçbir şey olmamışçasına uyuyorum o gece, rüya bile görmeden, yorulmuş olmalıyım.
O gece hiçbir şey yaşanmamış gibi uyuyorum, kırık kemiğin acısını henüz tazeyken, daha sıcakken duyamamak gibi. Ondan sonraki geceler ve gündüzlerde çıkıyor açısı yavaş yavaş. Aylarca uykusuz bırakıyor beni o gece. Gözyaşlarıma karışıyor yaşananların hatırası. Söylememiş olmayı değil bu raddeye gelmemiş olmayı diliyorum.
Yine de pişman değilim. Benim de anlaşılmaya ihtiyacım vardı. Bir kere de ben anlatayım demiştim. Bir kere de bana acısınlar, bir kere de bana kucak açsınlar istemiştim. Birinin kollarında, tüm yenikliğim ve pes edişim ile ağlamak istemiştim. Başkasına yükümün birazını vermek istedim ve ilk kez başkalarının kollarında ağladım. Dakikalarca. Herkes duydu sesimi. Söylediklerimi bir ben değil, herkes dinledi bu sefer. Hıçkırıklarımı da duydular. Dinlediler. Kulak verdiler. Çünkü ben anlattıktan sonra kimse kendinde konuşacak gücü bulamadı. Sesim dereler kadar çağıldadı kulaklarında. Belki yankısı gecelerce sürdü hepimizin ruhlarında. Beni dinlediler gerçekten, ilk kez. Duyulmamak, susmak için değil tüm gücümle önemsenmek için anlattım.
Af dileyebildiler sadece. Başkasına kimsenin gücü yetmedi. Kendi kendime zar zor sardığım her yara yeniden açıldı. Ne kadar eski olduğunun bir önemi olmadan.
İz bırakacaklar biliyorum.
Hepsi iz bırakacak, biliyorum.
Aynada bir bir göreceğim hepsini. Artık kanamıyor olsalar bile tenimin diğer kısımlarından daha hassas olacak yara izlerim.
Kim demiş, gerçeklerin her şeyden daha güzel olduğunu?
Hem onların dediği gibi her şeyi taşıyabilecek kadar güçlü müyüz gerçekten? Hepsini birden?
Her şey geçecek mi gerçekten? İyileşecek miyiz?
Hiç yaralanmamış gibi gülebilecek miyim? Bakışlarım dalıp dalıp gitmekten vazgeçecek ve eskisi gibi eğlenebilecek miyim?
Ağlama isteğini hatırlamayacağım günler gelecek mi?
Uykusuz gecelerde, baş ağrından kıvranırken anı kutusunun içine düşüp de göz yaşından başka bir şey bulamadığım bu anlar bitecek, değil mi?
İyi olacak mıyım?
Ne derlerse ona inanırım.
Geçecek dese geçecektir ve tam aksi durumda bir fırtınada hapsolmaya devam edeceğim sanki.
Bir ışıktan başka aradığım bir şey yok. Bilmiyorum demekten başkası elimden gelmiyor. Kendime sarılıyorum, güçlü olduğumu fısıldayabiliyorum sadece, başka bir şey gelmiyor elimden.
Bir ışık istiyorum. Ufak bir alev. Yanan içim mi olmuş geçmişim mi umursamadan.
Bırak yaşansın diyorum, bırak gitsin, geçmesine izin ver, oluyor, evet, yaşanıyor, şu anda bunu yaşıyorsun ama yeter sarılma acıya daha fazla.
Bak devam ediyorsun işte.
Bak devam edebiliyorsun.
Devam edeceğim, her şey iyi olacak, olması gerektiği gibi olacak.
******************
kabusumu yazmışım. kabusların bazılarıuyanıkken görülebiliyor. sahi, hiç uyumazsanız en büyük kabusunuzdan nasıl uyanacaksınız?*
*Makinist, 2004