Okyanusun En Issız Dalgası

İşte tam oradayız.

Her şeyin gelip geçtiği, gelip gelip geçtiği bu dünyada bazen mıh gibi durmak istiyorum. Hepinizin ve her şeyinizin ortasında, bazen sessizce ve kıpırdamadan bazen de çığlık çığlığa bağırıp etrafa saldırmak istiyorum. Biliyorsun ben sadece bu ikisini yapabilirim, ya hep var olurum ya da hiç var olmamışımdır ortasını bilemiyorum. Toprağa dokunuyorum, mermere dokunuyorum. Hissetmek için elimden gelen her şeyi yapıyorum.  

Yitip gitmişliği kabul edemiyorum. Çiçekler alıyorum, başucuna iliştiriyorum. Hikâyelerle birlikte hikâyelerde yaşıyoruz, hatırlıyorum.  

Çiçekler demişken, ağaçlara baktın mı? Ne güzel çiçek açtılar. Bir şeyi karşılıyorlar farkında mısın, bu süs püs, hepsinin anlamı var. Ha dersen ki, yoo kendilerine süslendiler, bir şey de diyemem tabii. Bazen aynanın karşısına geçip gözlerine bakarsın ya, ağaçların çiçeklerine bakınca öyle hissediyorum. Baksana mutlu olmak için ne çok sebep var, ne çok çiçek var.  

Denizin kıyısına vurmuş bir cam şişe, hatırlayamadığımız uzak evrenlerin uzak geçmişlerinde bir şeyler yazıp kağıdı bu şişeye koymuştuk ve usulca denize bırakmıştık. Yoksa fırlatmış mıydık? E dedim ya, hatırlayamıyoruz o kadarını. Belki de hiçbir şey yazmamıştık o kâğıda, bunun da çok anlamlı olduğunu düşünerek. Birimiz yaşadığı sürece dünyada anlamsız hiçbir şey yoktur çünkü biz varsak anlam vardır, her şeyin anlamını biz yaratırız en anlamsıza bile yükleriz bütün yükleri. Bu da bizim tırnaklarımızı geçirip hayatta kalma çabamızdır belki.  

Parçalanan kayaları düşün, ordayız. Parçalana parçalana ufak taşlara dönüşüyorlar, deniz tekrar tekrar dövüyor onları daha da küçülüyorlar, çakıl taşları oluyorlar. Birbirimize çarpıyoruz biz de, binlerce milyonlarca çakıl taşı. Çok eğleniyoruz ama şıkır şıkır ediyoruz dokundukça. Sen biraz uzakta mı kaldın? Aramıza katıl, çakıl taşı da olsan hayat uzaktan bakarak yaşanmaz.  

Ertesi gün bizi döven o deniz oluveriyoruz bir anda, gözümüzü, karaya çarpıp açığa kaçan o dalga olarak açıyoruz. Öfkeleniyoruz önce, sonra alışıyoruz. Geriye çekiliyoruz uzaklaşıyoruz karadan, bize yapılanı yapamayız çünkü. Sadece hafif hafif salınıyoruz açık okyanusta. Altımızda bambaşka bir dünya, üstümüzde bambaşka bir dünya olduğunu bilerek. Biz ise sadece aralarında durarak yaşatıyoruz her ikisini de.