Simyacı kitabından hayatı anlamlandırmama yardımcı olan birkaç alıntı.

Simyacı kitabı hakkında, hayatı anlamlandırmama yardımcı olan alıntılar eşliğinde kısa bir yazı


İlk blog yazım için aklıma gelen konuları düşünürken kitaplığımdaki Paulo Coelho'dan Simyacı bana göz kırpıyor. Dayanamayıp o eski ve tanıdık dostun kollarına bırakıyorum kendimi, beni sarmalamasına izin veriyorum. Senelerdir defalarca okuduğum, her seferinde altını çizdiğim satırların izlerinde dolaşıyor parmaklarım. Bazı sayfalardaki kalem izleri daha derin, cesurca, yaşama isteğiyle çizilmiş. Bazılarıysa ürkek, etraftaki hiçbir şeye değip zarar vermeden geçip gitmek isteyen, iz bırakmaktan çekinen bir gözlemci gibi sakin, hafif ve titrek.

Bir şeye karar vermek, başlangıçtan başka bir şey değildir. İnsan bir şeye karar verdiği zaman, karar verdiği sırada hiç öngörmediği, düşünde bile akla gelmeyen bir yöne doğru, şiddetli bir akıntıya kapılıp gidiyordu.


Bu kitabın bana ne kadar yardımcı olduğunu düşünüyorum. Genç bir çocukken, çok gençken, beni alıp anda kalmama yardım eden bir kitap. Beynimin zaman çizgisinde bir ileri bir geri gitmesini yavaşlatıp zorla frene basmamı sağlıyordu önceden. Biraz zorakiydi.


Lisede okudum, gelecek belirsizdi. Bir sonraki sene hayatımda nerede olacağımı bilmeden endişe içinde okudum birkaç kez.

Sonra üniversite yıllarımda tek başıma kahve alıp kalabalığın arasında tek başıma var olma cesaretimi inşa ederken yanımdaydı, heyecanla, odaklanamadan okudum. Biraz daha anın büyüsüne kapılmış, yaşayacaklarımı stesle değil, biraz daha umutla okuyordum.

Şimdiyse bütün bunlardan daha uzağım. Ama yine hisler bir o kadar tanıdık. Sanırım bir kitabı ne kadar okursan sadece hisleri üzerine inşa ediyorsun, öncekileri silmen mümkün olmuyor. İşte bütün bu duygu ve düşünce birikimiyle, beni her okuduğumda duraksatan birkaç alıntıyı bıraktım.


"Dünyanın bütün insanları, şimdiye kadar bu köyden gelip geçtiler, oğlum," dedi baba. "Burada yeni şeyler aramaya geldiler, ama hiç değişmediler. ŞAtoyu gezmek için tepeye çıkarlar ve geçmişin günümüzden daha iyi olduğuna karar verirler. Saçlarının rengi ister açık, ister koyu olsun, hepsi de köyümüzün insanlarına benzerler."
"Ama ben, bu insanların geldikleri ülkelerdeki şatoları bilmiyorum," diye yanıtladı delikanlı.
"Bu insanlar, tarlalarımızı, kadınlarımızı görünce, her zaman burada yaşamak istediklerini söylerler," diye sürdürdü baba.
"Onların geldikleri yerlerin kadınlarını ve topraklarını tanımak istiyorum," dedi oğul bunun üzerine. "Çünkü hiçbiri bizimle kalmıyor burada."
"Ama bu insanların cepleri para dolu," dedi baba. "Bizim burada, yalnızca çobanlar başka yerleri görebilirler."
"Öyleyse, ben de çoban olacağım."
Bunun üzerine baba hiçbir şey söylemedi.


"Düşümü gerçekleştirmekten korkuyorum, çünkü o zaman yaşamak için bir sebebim olmayacak."

"Bir şeyi gerçekten istediğin zaman, arzunu gerçekleştirmeni sağlamak için bütün evren işbirliği yapar," demişti kral.

Ama hırsızlardan, uçsuz bucaksız çöllerden, düşlerinin ne olduğunu bilen ama bunları gerçekleştirmek istemeyen insanlardan söz atmemişti kral. Piramitlerin bir taş yığınından başka bir şey olmadığını ve isteyenin kendi bahçesine taş yığabileceğini söylememişti yaşlı kral. Ve eski sürünüden daha büyüğünü satın alacak adar paranız olduğunda, bu sürüyü satın almayı kendiniz için görev bildiğinizi de söylemeyi unutmuştu.