Sıradanlık

Sıradanlık ve her zamanki endişeler

Aynı sıkıcılıkla geçen günler, beni yiyip bitiren korku ve stres… Sahip olduğumu sandığım özelliklerimin yarısı anksiyeteden. Son zamanlarda kendimi düşünüyorum, ne zaman düşünmedim gerçi, ve bazı şeyler fark ediyorum. Mesela düşündüğümden daha hasarlı olmam. Bir türlü düzelememem ve muhtemelen düzelemeyecek olmam. Böyle düşününce yaşamamak ve tüm bu baskıdan, stresten kurtulmak gözüme pek güzel geliyor.

Ama sonra fark ediyorum, şimdi ölürsem başarısız olurum. Dünya beni hatırlamaz, iz bırakamam. İz bırakmak benim gibi insanlar için neden bu kadar önemli merak ediyorum, bir tür değerimizi kanıtlama çabası mı yoksa ailemizden alamadığımız sevgi ve onaylanmayı almak için mi? Bir sonraki Sylvia Plath olmak benim için neden önemli? Sonunda kendimi öldürecek olsam da, ne yaparsam yapayım özgüvensiz, değersiz, korkak olsam da… Sonuna kadar gitmek istiyorum. Arkamdan en azından bir kitap bırakmak istiyorum.

Birileri beni anlasın, özdeşleştirsin ve arkamdan ağlasın istiyorum. Beni tanıyan kimse sevmiyor, belki de yabancıların nezaketi, ihtiyaç duyduğum sevgiyi bana verebilir. Birileri beni anlayınca, benim asla kuramadığım o bağı, benle kurabilir. Benimle beraber ağlar ve belki de onun için bir teselli olurum. Plath, benim tesellimdi. Öldüğünü ve hatta nasıl öldüğünü öğrenince daha çok ağlamıştım ama sıcak bir yaz akşamı onu okurken çok uzun bir süre aklımdan çıkaramamıştım onu ve kitabını.

Bir gün ben de öyle olmak istiyorum. Benim gibi insanların tesellisi ve umudu olmak. Kendileri için hala umut olduğunu göstermek. Belki de hala benim için bile umut olduğuna inanmak.