Taş Devri Sanatında Kadın: Venüs Figürinleri
Taş Devri sanatında bir heykelcik göze çarpar; Venüs figürini.
Taş devri, M.Ö 2.500 milyon ve M.Ö 3000 yıl gibi uzunca bir süre insanların taş aletler yaparak hayatta kalmaya çalıştığı bir çağdır. Paleolitik, Mezolitik ve Neolitik olarak kendi içinde üç döneme ayrılır. Paleolitik çağda mağara resimleri ve taş aletler yapılırken Neolitik çağda sanat; seramik, dokuma ve taş mimarisinde kendini gösterdi. Bu eserlerde; kendi inanç sistemlerini, insanın doğa ile olan ilişkisini ve toplumsal yapısını aktarmışlardır. Tüm bunların arasında göze bir heykel çarpar; venüs figürini.
Taş devrinde, kadının statüsü oldukça güçlüydü. Bu dönemde kadının besin toplama, şifacılık, çocuk doğurup yetiştirerek toplumun devamlılığını sağlama gibi önemli rolleri bulunuyordu. Kadının bu özellikleri o zamanlar yaptıkları kadın figürinlerine de yansıdı. 19. Yüzyılda bu figürinleri bulan arkeologlar onlara, aşk ve doğurganlık tanrıçası olan Venüs'ün ismini verdi.
Venüs figürinlerinin genel özelliği; büyük göğüs, geniş kalça ve çıkık bir karındır. Bu fiziksel özellikler kadını doğurganlığı ile bağdaştırılır. Bereket getireceğine inanılır.
Dönemler ilerledikçe insanlar, günlük hayatta karşılaştıkları somut olayları resmetmek yerine, duygu ve düşüncelerini anlamlandırmaya başlayarak soyut sanata yönelmiştir. Aşağıdaki Venüs figürini artık, fiziksel özellikleri aynı kalsa da, sadece doğurganlığı temsil etmez ve bir tahtın üzerine oturarak gücü sembolize eder.
Venüsler; kil, taş, kemik gibi birçok malzemeden yapılmıştır. Aşağıdaki Paleolitik çağdan kalan, alışık olduğumuz abartıda olmayan minimal Venüs figürü oltu taşından yapılmıştır.
Kadınların kutsal bir varlık olarak Ana Tanrıça olduğu düşünülen teoriler vardır. Bazı figürinlerin başları halka şeklindedir yada bazılarında delik bulunur. Bu yüzden insanların, boyunlarında onları kolye olarak şans getirmesi için taşıdığı düşünülür. Aşağıdaki Venüs ise dünyanın bilinen en eski seramik eseri ve ilk insan figürlerinden biridir.