Tim Burton- Corpse Bride (Ölü Gelin) İzlemeli miyim? #23
Hiç, sizin olmadığını hissettiğiniz bir hikayede başrol olmaya çalıştığınız oldu mu?
Bazen bir şeyi o kadar çok isteriz ki sonucunda ne olacağını düşünmek aklımıza dahi gelmez. Sadece dileğimizin gerçekleşmesiyle ilgileniriz. Günün sonunda hissetmek istediğimiz şey mutluluk mudur yoksa istediğimiz şeyi elde etmenin verdiği o tatmin olma duygusu mudur bilinmez. Ama bir şey vardır ki onu hissetmek bizi ölesiye korkutur. Başarısızlık. Ne olursa olsun başarısız olmak başımıza gelebilecek en kötü sondur çünkü bir kere başarısız olursanız, daha önceden başarılı olduğunuz o muhteşem anları değil, sizi yere seren o tek anı hatırlarsınız. Bu nedenle asıl huzurun içimizde olduğunu bilmeden çözümü başkalarında aramaz mıyız?
Bütün bu sorulara vereceğiniz ‘Evet’ cevabı filmdeki ölü gelinimiz Emily karakteri ile kendinizi özdeşleştirmenizi sağlayacak köprünün ufak bir tuğlası sadece.
Bazen ruhumuzun huzur bulması ve gereken cevapları almamız için evren bize *kanlı canlı insanları gönderir. Yaşadıklarımızdan çıkarmamız gereken derslerin, kalbimizde açtığı derin yaralar bizim için ne ise, Victor da Emily için oydu.
Maddi çıkarları uğruna kızları Victoria’yı, Victor ile evlendirmek isteyen Everglot ailesine, düğün provası için gitmekte olan Van Dort ailesi ile başlıyor maceramız.
Victor’ın yüz ifadesi bu düğünü istemediğini gözler önüne sererken, ilerleyen dakikalarda izleyicinin gerçek dünya ile bağlantı kurmasını sağlayacak asıl olay, Victor ve Victoria’nın daha önceden birbirlerini görmemiş olmasıdır. Fakat ikisi de ailelerine karşı gelemez. Everglot ve Van Dort ailelerinin birbirlerine ve çocuklarına olan tutumu adeta Victoria dönemi toplumunu yansıtan bir ayna görevi görmektedir.
Düğün provası sırasında gerginlikten evlilik yeminini bir türlü doğru söyleyemeyen Victor, yalnız kalmak ve yeminini ezberlemek için ormana gider. Yemininin provasını yaparken yüzüğü, parmağa benzeyen bir ağaç dalına taktığında uzun zamandır orada yatan ölü gelin Emily dirilir.
İşler bu noktadan sonra Victor’ın hayal dahi edemeyeceği bir şekilde gelişmeye başlar. Evlilikten kaçan Victor artık ‘Ölü bir Gelin’ ile evlenmiştir. Oysaki Victor’ın *atan kalbi Victoria’yı ilk gördüğü an ona bağlanmıştır.
Emily’i görünce bayılan Victor, gözlerini açtığında kendini ölülerin boyutunda bulur ve kaçmak için yollar aramaya başlar. Nitekim hala *yaşayanların dünyasına aittir. Victor’ın tek istediği Victoria’ya kavuşmakken, Emily ise Victor ile mutlu olmak istemektedir. Victor ortadan kaybolunca, Everglot ailesi kızlarını zengin bir aday olan Lord Barkis ile evlendirmeye karar verirler. Ardından Emily, Victor ölmediği için evliliklerinin geçersiz olduğunu öğrenir. Bunu duyan Victor’ı zor bir seçim beklemektedir. Victoria’yı kaybettiğini düşünen Victor *atan kalbinden Emily için vazgeçebilecek midir? Peki ya Emily böyle bir şeyi Victor’dan isteyebilecek midir?
'Aşk fedakarlık gerektirir.'
Sevgili okuyucu, hepimiz biliyoruz ki fedakarlık yapan taraf, kalbi en çok incinen taraftır. Fakat şu da bir gerçek ki bazen fedakarlık bizi mutlu sona götürecek olan güce sahiptir.
Tim Burton bize Victoria döneminin soğukluğunu karakterlerin ve kasabanın karanlık havası ile gösterirken aynı zamanda Victor, Emily ve Victoria’nın çaresizliğini de gotik elementleri kullanarak gözler önüne seriyor.
Yazımın sonuna gelirken size başta sormuş olduğum soruyu tekrar sormak istiyorum..
‘Hiç, sizin olmadığını hissettiğiniz bir hikayede başrol olmaya çalıştığınız oldu mu?'
Bu soruyu sorarken Emily’nin söylediği şu sözler geliyor aklıma.
‘Seni seviyorum Victor ama bana ait değilsin...’
Sevgili okuyucu, hayattaki her seçim, her kabulleniş hatta her gidiş bazen ruhumuzun huzur bulması ve kendi hikayemizde başrol olabilmemiz için ihtiyacımız olan şeydir.
‘O kadar uzun zamandır karanlıktaydım ki, Ay ışığının ne kadar güzel olduğunu unutmuşum.’
Emily’nin yaptığı gibi, Ay ışığının güzelliğini görmek için uzun zaman karanlıkta kalmayın. Hemen şu anda *bu güzelliği görebilmek için gözlerinizi açın.
Bir sonraki yazımda görüşmek üzere.