Tüm Kadınlar Özgür Olana Kadar
Birlikte güçlüyüz ve hepimiz özgür olana kadar hiçbirimiz özgür değiliz.
3 Eylül Pazar akşamı hepimiz ekranlara kilitlendik. A Milli Kadın Voleybol Takımı'mızın Avrupa Şampiyonası Final maçı için Brüksel'de Sırbistan ile karşı karşıya gelmesini izlerken, kalbimiz Filenin Sultanları ile, kadınlarımız ile attı. Onlar da bizim heyecanımızı ve gururumuzu sonuçsuz bırakmadı ve tüm Türkiye, tarihinde ilk defa bir milli takımın Avrupa şampiyonu olmasını kutladı. Birlikte güldük, eğlendik, dans ettik... Kadınlarımız, Türk kadınlarını en iyi şekilde gururlandırdılar.
Ardından fark ettik ki gururlananlar sadece Türk kadınları değil. İranlı kadınların sosyal medyada Filenin Sultanları'nın şampiyonluk kutlamalarını, dans ettikleri videoları "Keşke biz de böyle dans edebilseydik", "Türk kadınları ne kadar şanslı" başlıklarıyla paylaşmaları ve altına yaptıkları yorumlar hepimizin gözlerini yaşarttı.
Aslında İran'daki kadınların haklarının çiğnenmesi sandığımız kadar yeni değil. Kadınlar ülkedeki siyasal rejim sebebiyle uzun zamandır kutlamalara katılamıyor, dans edemiyor, açık giyinmek bir kenara saçını bile açamıyor, hatta yanında bir erkek olmadan dışarı, babasının (evliyse de kocasının) izni olmadan yurt dışına bile çıkamıyor.
Bu yorumlarla bir kez daha fark ettik ki bazen bir maç sadece bir maç değil, bir zafer ise sadece bir kupa değil... Eğer kadın ya da herhangi bir konuda azınlıksanız, attığınız her adım, ettiğiniz her söz bir devrimdir.
Bu yüzden, Filenin Sultanları aslında bu zaferi bilmeden sadece Türk kadınlarına değil, başta Orta Doğu olmak üzere dünyanın her yerinde hakkı yenen tüm kadınlara ve kız çocuklarına bir umut ışığı olarak sundu.
Bize bu hakları veren Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve şimdiye kadar bunun için sadece var olarak da olsa savaşmış tüm kadınlara minnetlerimi sunup bundan sonra da özgürlüğü elinden alınan tüm kadınların haklarını elimden gelen en iyi şekilde savunacağıma söz vererek bu yazıyı bitirmek istiyorum.
Çünkü;