Türkiye’de Genç Olmak
Türkiye'de genç olmakla alakalı bazı şeyler..
Türkiye’de genç olmak, insanın hem en çok umut beslediği hem de en çok yorulduğu dönemlerden biridir. Hayatın başında olmanın verdiği enerjiyle, içindeki coşku ve hayallerle her şeye inanmak istersin. Ama sonra bir bakarsın ki, seni çevreleyen koşullar o hayallerin üzerine yavaş yavaş gölgeler düşürür. Belki de en zor yanı, kendi kanatlarınla uçmaya çalışırken sürekli birilerine veya bir şeylere çarpmaktır. Gençlik dediğimiz şey, özgürlüğün, bağımsızlığın, merakın ve geleceğe dair heyecanın en saf halidir. Ama Türkiye’de genç olmak, çoğu zaman o saf hali kalabalık kaygıların arasında kaybetmek demektir.
Her genç, içinde bir hayal taşır. Kimi kendi mesleğinde yükseleceğini, kimi sanatla uğraşacağını, kimi de bambaşka diyarlarda yeni bir hayat kuracağını düşler. Fakat çoğu zaman bu hayallerle gerçekler birbirine çarpınca can acıtır. Okuldan mezun olursun, “asıl şimdi başlıyorum” dersin, ama kapılar kolay kolay açılmaz. Deneyim istenir, sabır istenir, bazen de torpil. Bir gencin umutla yaptığı onlarca iş başvurusuna yanıt alamaması, sadece bir reddedilme değil; kendi değerinden şüphe etmesine yol açar. Halbuki gençlik, denemek ve yanılmak için vardır. Ama bu topraklarda çoğu zaman tek yanılmaya bile tahammül yoktur.
Türkiye’de genç olmak, sabır kelimesini çok küçük yaşta öğrenmektir. Hep birileri, “sabret” der. “Sabret, şartlar düzelir”, “sabret, daha çok çalış”, “sabret, senin zamanın da gelir.” Oysa gençliğin doğası sabırla çelişir. Çünkü genç, her şeyi hemen yaşamak, denemek ve görmek ister. Ama içinde bulunduğu koşullar onu beklemeye, ertelemeye ve bazen de susmaya zorlar. Bu yüzden gençlik çoğu zaman hayallerini ertelemek ile hayatta kalmak arasında sıkışır.
Bütün bu ağırlıklara rağmen, gençlerin içinde kolay kolay sönmeyen bir kıvılcım vardır. İşte o kıvılcım, bu ülkenin en büyük şansı ve umududur. Her şeye rağmen gitarını eline alıp şarkı yazan bir genç, bütün olumsuzluklara rağmen sabahlara kadar kod yazan bir başka genç, kafelerde edebiyat tartışmaları yapan üniversiteliler… Onların her biri, aslında inadına hayal kurmaya devam eder. Çünkü gençlik dediğimiz şey, karanlığın içinde bile ışığı arayabilmektir. Ve Türkiye’de genç olmak, bazen o ışığı bulmak için çok daha derinlerde kazmak zorunda kalmaktır.
Bu ülkede gençlerin yaşadığı en büyük çelişkilerden biri de aileleriyle, gelenekle, toplumun beklentileriyle kendi istekleri arasında sıkışmaktır. Bir yanın “kendi yolumu çizmeliyim” derken, diğer yanın “ya ailemi hayal kırıklığına uğratırsam?” diye fısıldar. Bir yanın yurt dışında özgür bir hayatı düşlerken, diğer yanın “ülkemden vazgeçebilir miyim?” diye sorar. İşte tam da bu çelişkiler, gençliğin ruhunu sürekli ikiye böler. Bir seçim yaparsın, ama hep diğer ihtimal aklının köşesinde kalır.
Bütün bu sıkışmışlık hissinin içinde yine de gençlerin birbirinden aldığı büyük bir güç vardır. Arkadaş sohbetlerinde dökülen dertler, ortak kahkahalara karışır ve bir anda hafifler. Çünkü gençler bilir ki, yalnız değiller. Herkesin farklı hayatı olsa da dertler birbirine çok benzer. Barınma sorunu, işsizlik, gelecek kaygısı, özgürlük özlemi… Bunların hepsi ortak yaradır. Ama aynı zamanda ortak yaralar, ortak dayanışmayı doğurur. Üniversite kantinlerinde başlayan sohbetler, sosyal medyada büyüyen dayanışmalar, sokakta yan yana yürüyüşlere dönüşür. O anlarda gençler, tek başlarına yorgun düşseler bile birlikte olduklarında daha güçlü olduklarını hissederler.
Türkiye’de genç olmak, bazen de en temel ihtiyaçlarını sorgulamak demektir. Kendi başına yaşayabilmek, bir ev kiralayabilmek, özgürce seyahat edebilmek, sadece hayatı deneyimlemek… Bunlar dünyanın başka yerlerinde sıradan görünen şeylerken, burada çoğu zaman bir hayale dönüşür. İşte o yüzden gençler, “ne zaman kendi hayatımı gerçekten yaşayabileceğim?” sorusunu defalarca sorar. Cevap çoğu zaman belirsizdir. Bu belirsizlik de gençliğin enerjisini tüketen en ağır yüktür.
Ama yine de bu belirsizliğin ortasında bile gençler üretmeye, direnmeye ve hayal kurmaya devam eder. Çünkü umut, gençliğin damarlarında dolaşan bir şeydir. Bir gün daha iyi bir ülkede yaşama hayali, bir gün kendi emeğiyle ayakta durma arzusu, bir gün başarmış olmanın gururunu hissetme isteği… Bunların hepsi, gençleri ayakta tutar. Ve belki de genç olmanın en güzel tarafı budur: Ne kadar yorulsan da, içindeki umut kıvılcımını söndürmemek.
Türkiye’de genç olmak, yorucu, inişli çıkışlı, sabırla sınayan bir yolculuktur. Ama aynı zamanda güçlü bir kalbin, inadına yaşayan bir ruhun da adıdır. Gençler her zaman geleceğin hayalini kurar, bazen o hayali gerçekleştiremez ama asla tamamen vazgeçmez. Çünkü bilirler ki, değişim onların varlığıyla mümkün olacak. Belki bugünün gençliği çok yorgun, çok kaygılı; ama aynı zamanda çok cesur. Ve bir gün, bütün bu cesaret, umuda dönüşecek.
Türkiye’de genç olmak işte böyle bir şeydir: Umut ile yorgunluğun arasında sürekli gidip gelmek, ama sonunda yine umuda sarılmaktır. Çünkü bu ülkenin gençleri, bütün zorluklara rağmen gülümsemeyi, birbirine yaslanmayı ve hayal kurmayı bırakmaz. Ve belki de tam da bu yüzden, geleceği değiştirecek olan yine onlardır.