Türkiye'de Rap Müziğin Yükselişiyle Değişen Aşk Tanımı Üzerine
Müzik bizi nereye kadar tanımlıyor, biz onu nereye kadar yaratıyoruz?
Bugüne kadar hep bizim yaşantımızın, düşüncelerimizin müziğe ve sanata etkileri üzerine konuştuk ama onların bizim hayatımıza etkileri de azımsanamaz elbette. Bu konuyu Türkiye'de Rap müziğin yükselmesiyle birlikte aşkın hayatımızda ne kadar şekil değiştirdiğini fark ettiğimde yazmaya başladım.
2017 ve sonrası Türkiye'de rap müziğin altın çağı başladı diyebiliriz. Ezhel'in Müptezhel albümünün çıkmasıyla birlikte Türkiye'de rap müzik popülerleşmeye başladı ve bu popülerlik günümüze değin sürmekte. Bunun tek etkisi elbette ülkece müzik zevkimizin bir yöne kaymasından ibaret olmadı. Özellikle Türkiye'de Pop müzik ve Rap müzik ifade biçimi bakımından her zaman arasında bir uçurum barındırdı.
İki müzik türü şarkı sözlerinden ritimlere, duyguları ifade ediş biçiminden ifade edilen duygulara kadar çok geniş bir perspektifte birbirinden ayrılıyor.
Pop müziğin aşık ama utangaç, seven ama fedakar tavrının ve aşkı merkeze alan şarkı sözlerinin yanında rap öncelikle Türkçe müziğe yeni bir söylem getirdi. Artık şarkılarda sadece aşktan bahsedilmiyordu; bahsedilirse de bu çok yeni bir zemindeydi elbette.
Aşk pop müziğin onu koyduğu yücelik zemininden kaymış, daha aşağılarda bir yere konumlanmıştı. Artık daha önemli bir şey vardı: Para. Peki bu iyi mi oldu, kötü mü? Bence ikisi de. Aşk hayatımızın merkezine koyacağımız kadar yüce bir şey olarak görülmemeli bence, ama onun yerine rap'in koyduğu şeyler de tasvip edilecek şeyler değil ne yazık ki.
Yine de artık dinlediğimiz müzik bize aşktan başka şeyler de söylemeye başladı. Bu neyi doğurdu? Bence aşk da hayatımızda merkezden düştü, bizi başka şeyler düşünmeye itti. Aşkın rengi de değişti aslında bir bakıma. Çünkü rap müziğin aşkı ele alış biçimi de daha farklıydı.
Rap müzik doğası gereği daha açık sözlü, daha dobra, daha öfkeli bir ifade biçimi taşır. Bu duyguları doğrudan ifade etme konusunda özellikle dinleyici kitlesi olan gençlerde büyük değişim yarattı bence. Pop müzik aşkı idealize eder, hayatı idealize eder, çekilen acıyı idealize eder. Rap müzik bu anlatıyı kırıp her şeyi daha çıplak, daha gerçek haliyle ifade etmeye başladı. İlişkilerimize de bu açık kartları oynayarak ilerleme haliyle yansıdı.
Pop müzik "Ez geç yürüdüğün yollar olayım." derken rap müzik aşkta daha "cool", daha umursamaz davranmayı pazarlamaya başladı. Daha bağımsız, daha sert olmak vurgulandı.
Bunun iyi yönleri de var elbette, çünkü bu tutum kadınlara da yansıdı. Bunun en net örneği bence "Lil Zey - Defol" şarkısıdır. Kadınlar için bir manifesto niteliğinde, erkeği tepeye çıkarmayan, "Aramazsan arama, defol" diyebilen, terk edilen değil terk eden, arkasından ağlayan değil ağlatan, özleminden yanıp kavrulan değil atlatmış ve umursamayan, daha kendini önemsemeye yönelik izler taşıyan bir şarkı. Kadınların bu mentaliteye gelmesi bence çok önemli bir nokta. Sonuçta bu ülkede kadınlar için her zaman aşktan daha önemli bir şey yokmuş gibi bir söylem yükseldi yıllardır, bu söylemin karşısında "Ben daha önemliyim." düşüncesinin yükselmesini olumlu bir şey olarak değerlendiriyorum.
Rap müziğin bence en kötü etkilerinden biri; sınıf mücadelesini ve sınıf kinini farklı bir yöne yansıtması: ilişkilerdeki "Cindy, bebek gibi kız; ve ben yanında, modelse hırsız" tiplemesinin oturması. Bunda yanlış olan ne? "Mahalleden gelen çocuk- zengin kız" ikilisinin zamanla "nezih ortamda büyüyen kız - suç ortamında, uyuşturucu kullanan, suç işleyen "gengsta-keko" yani genel tanımıyla "bad boy" erkek" tamlamasına dönüşmesi. Bu "keko erkek" tanımı içine o kadar fazla pisliği alıyor ki, sosyal medyada böyle bir akımın yükseliyor olması genç kızlar için de, genç erkekler için de çok zararlı. Bence böyle bir akımın yükselmesinde rap müziğin payını es geçemeyiz.
Bunun dışında ilişkilerde bağımsızlık ve bireysellik temaları daha çok yükselişe geçti. Pop'taki "aşk uğruna ölme" mentalitesinden çıkıldı. Bunu elbette romantizmin ölümü olarak tanımlayanlar olacaktır, fakat ben bunu daha çok romantizmin çağın da getirdiği unsurlarla şekil değiştirmesi olarak niteliyorum. Tam anlamıyla romantizm yüzeyselleşti diyemeyiz, farklı bir gerçeklik algısı getirdi diyebiliriz.
Yine de ne kadar aşkı umursamıyor gibi görünse de derinlerde kırılmış ve bir daha bağlanmakta sorun yaşayan bir arketip de görüyoruz şarkılarda. Bu da aslında o umursamaz ve bireyci maskenin altında hala aşktan hasar gören insanlar olduğunu gösteriyor. Fakat bunu kabullenip ölesiye yaşamaktansa daha çok aşmaya yönelik bir tavır mevcut.
Bütün bunların ışığında bence müzik bizi, biz müziği çok fazla değiştiriyoruz ve birbirimizi şekillendiriyoruz. Belki çağın ve bununla birlikte bizim de değişmemizin etkisiyle rap müzik popülerleşmiştir, ama onun popülerleşmesiyle de aşkı yaşayış ve tanımlayış biçimimiz bence baştan aşağı yenilendi. Bunun hem olumlu hem olumsuz etkileri var elbette, müzik de çağa ayak uyduruyor, her şey gibi. Biz de uyduruyoruz ya da çağın getirdiği unsurları aslında biz yaratıp sonrasında onun içine kendimizi hapsediyoruz.
Ama elbette bunların hiçbirine mecbur değiliz. Belki yarın öbür gün yeniden eski moda aşklar yaşamak popüler olur, aşkımızı ne ifade edişimizi ne de yaşayışımızı popüler olanla sınırlamamak gerek. Sonuçta hepimizin karakteri farklı ve aşkımız da, eylemlerimiz de buna göre şekillenmeli. Müzik sadece kendimizi ve ruhumuzu yansıtabileceğimiz bir alan olmalı; bizi kısıtlayan bir şeye dönüşmemeli. Çağrı Sinci'nin de Kusursuz Gün şarkısında dediği gibi; "Maksadı yok bu mecliste sahte hislerin."