YOLUN BAŞINDAYIZ

"We suffer more in imagination than in reality." -Seneca-

Başlangıç neydi? Her başlangıç aynı mıydı? Herkes aynı noktadan mı başlıyordu, hayatına? Cidden aynı mı hikayelerimiz?

Temmuz'un hikayesi nerede, ne zaman, nasıl başlamıştı? Temmuz'un bir adı bile yoktu. O an ilk aklına gelen kelimeyi ismi olarak seçmişti. O anda bulunduğu sıcacık denizi, kumları, havası olan yerde, bir Temmuz günü ilk kez içi sımsıcak olmuştu. O da Temmuz olmayı seçmişti.

Dalgaların etkisi ile gözlerini açtığında tek hissettiği şey ılık meltem ve kuş sesleriydi. Gözleri uçsuz bucaksız gökyüzüne doğru bomboş bakıyordu. Yavaş yavaş gözlerini yanında duran iki kişiye çevirdi. Bunlardan birisi Deniz, diğeri de Deniz'in kocası Gökay idi. Temmuz'un hikayesini başladığı yer burası, başlamasına şahit olan kişiler onlardı. Dünyaya yeni gelmiş bir bebek şaşkınlığı ile ağlamaya başlamıştı.

Temmuz'u yağmurda ıslanmış bir köpek yavrusu gibi bulan Deniz ve Gökay, kasabanın tatlı doktoru, Turgut amcasını, çağırdılar. Turgut amca ciddi bir durum olmadığını belirtse de birkaç tetkik yapılmasının iyi olabileceğini, yarın sabah hastaneye gelmelerini istedi. Velev ki, durum Turgut amcanın tahmin ettiği gibiydi. Temmuz, hiçbir şey hatırlamıyordu.

Temmuz, yavaş yavaş gözlerini açtı. Doğrulup, etrafına bakındı. Koca koca camların ön cepheden tüm güneşi içeri aldığı, denizin üstündeymişçesine sahile yakın tatlı bir göl evi gibi bir yerdeydi. Bir an rüya gördüğünü düşünüp, gözlerini kapadı. Derin bir nefes alarak tekrar etrafına bakındı. Olanları anlamlandırmaya çalışıyordu. O sırada Deniz ve Gökay gülüşerek içeri girdiler. Temmuz'un uyandığını fark ettikleri için onu ürkütmemek için ekstra bir çaba sarfederek yanına yaklaşıp, Temmuz'a nasıl hissetiğini sordular. Temmuz, enteresan ve beklenmedik bir şekilde:

-Rahatlamış, dedi.

Ne olduğuna dair en ufak bir ipuçları bile olmayan Deniz ve Gökay, gözlerini istemsizce Temmuz'a diktiler. Temmuz:

-Merhaba, ben ımmm... Beni boşverin, ismimi hatırlamıyorum. Ama siz kimseniz çok memnun oldum ve teşekkür ederim, dedi.

Deniz ve Gökay, hafif bir tedirginlikle gülümsüyerek kendilerini tanıttıktan sonra onu nasıl bulduklarını, büyük bir hastaneye gitmenin iyi olabileceğini anlattılar. Temmuz ise ne kadar müteşekkir olduğunu ama gerek olmadığını söyledi. Bir de üstüne:

-Çok saçma gelecek biliyorum ama sanki hayatımda ilk kez bu kadar huzur duyuyorum gibi... Sanki sürekli bir kafes içindeymişim ve şimdi siz o kafesin kapısını açmışsınız gibi... Teşekkür ederim, cidden.

Sonra birden aklına gelmiş gibi, ekledi:

-Aaaa, bu arada havaya bakınca Temmuz ayındayız, gibi. Bana Temmuz der misiniz? Tekrar tanışalım, dedi ve gülmeye başladı.

Deniz ve Gökay da sanki yıllardır bir aradaymışçasına Temmuz'u kabullendiler. İşte, Temmuz'un hikayesi bu şekilde bir yaz günü başlamıştı.

"Bana Temmuz der misiniz?"