Yüzük Kardeşliği: Enneagram Kişilik Tipi Sınıflandırılması
Filmini izlediniz, kitaplarını okudunuz; gelin şimdi Yüzük Kardeşliği üyelerini enneagram kişilik tiplerine göre sınıflandıralım!
Yüzüklerin Efendisi hayranı olarak filmlerini kaçar defa izledim, hakkındaki geek videolara nasıl kendimi kaptırdım, kitaplarını nasıl okuyup kendimden geçtim anlatamam. Film izlemeyi çok seven biri olarak sanırım ne izlesem diye düşünürken aklıma tekrar tekrar gelen filmlerden biridir Yüzüklerin Efendisi. Keşke fantastik sinema yönetmenleri ve senaristleri bir de Ursula Le Guin için girişimde bulunsalar diyorum çoğu zaman. Yüzüklerin Efendisi'ni izlerken bir süredir de kişilik örüntüleri üzerine gözlemlersem neler çıkar sorusu aklıma takıldı. Konuya ait kavramları bilmeyenler için biraz uzun bir girizgah olacak, bilenler iki paragraf alta inebilirler.
Alanımla ilgili en sevdiğim ve ileride uzmanlaşmak istediğim konuysa kişiliktir. Kişiliğimiz bizi bir diğerinden farklı kılan, nasıl düşündüğümüzü ve nasıl tepki verdiğimizi, hangi duyguyu nasıl deneyimlediğimizi ifade eden kavramdır. Birbirimize benzeyen yönlerimiz bulunur, evet kişilik itibariyle hepimiz farklıyızdır. Fakat tüm bu farklılıklar içerisinde kavramları düzenlemek, bilgiyi pratiğe dökebilmek için kuramsal tarih boyunca çok çeşitli sınıflandırmalar yapılmıştır. Örneğin Eski Mısır ve Mezopotamya tıbbından ilerleyerek Hipokrat'ın dört mizaç (çabuk kızan, canlı, mahzun ve sakin) sınıflandırması Orta Çağ'da İbni Sina ile devam etmiştir. İnsanlar bir şekilde kendilerini ve birbirilerini anlamaya çalışmışlardır. Belirsizliğin korku yarattığı ve gelişen prefrontal korteksimiz -hatta daha da özele gidersek orbitofrontal korteksimiz- sebebiyle gelecekle ilgili olasılıkları yordamak bizi daha güvende hissettirmiştir. Tepkilerini anlayabildiğimiz ve kısmen yordayabildiğimiz insanlar bizim için tutarlılığın getirdiği bir güvenliği sağlar. Çevrenizde gözlemlerseniz tepkileri tutarsız kişiler sizi ürküten veya ilişki kurmaktan çekindiğiniz kişiler olabilir. Ebeveyn-bebek ilişkilerinde de tepkileri tutarsız ebeveyn bebekte düzensiz bağlanmaya (disorganized attachment) sebep olur. Yani bebek, ona bakanın ne zaman var olup ne zaman yok olacağını, o bakımın gelip gelmeyeceğini, bu dünyada sevilip sevilmeyeceğini, desteklenip desteklenmeyeceğini bilemez. Dünya belirsizdir, tüm varoluş çok kaygan bir zemin üzerindedir; insanlarsa anlaşılmaz ve/veya güvenilmezdir. Kişiliğin öneminden buraya kadar bahsetmekle bağlanma konusunu burada kesmem uygun olacaktır. Zira hakkında koca bir yazınsal alan bulunan bu konuyu birkaç paragrafa sığdırabilecek kadar basit görmüyorum. Dileyenlere okuma önerisi verebilirim. Kişiliği anlamak insanların tepkilerini yordayabilmek ve kendimizi anlamak açısından çok rağbet görmüş bir konudur bu sebeplerle. Anlamayı ve yordamayı kolaylaştırmak için de ortaya kişilik tipleri çıkmıştır. Birbirleri ile tutarlılık gösteren özellikler bütünü olarak ele alabiliriz bunu.
Enneagram üzerinde bir seneden fazladır okuduğum ve araştırdığım bir kişilik tipolojisidir. Kökeni mistik öğretilere dayandırılır. Helen Palmer, Don Richard Riso ve Russ Hudson bu kadim geleneğin semavi dinler tarihinden öncesine dayandığını söyler. Bu üç ismi sayma sebebim ise onların kitaplarını okumuş olmam ve bu kişilerin psikoloji-psikiyatri literatüründe yer almalarıdır. Enneagram, Yunanca'da dokuz nokta anlamına gelir. Bunun denmesinin sebebi de dokuz kişilik tipinin olması ve bunların arasındaki ilişkiler üzerine tipolojinin kurulmuş olmasıdır. Dokuz kişilik tipinin bir de bir diğerinden aldığı kanat denen özellikler bulunur. Yani size 9 ana eksen ile beraber 27 farklı tip sunar. Bu kişilik tiplerine hemen her yazar farklı isimler vermiş, kimisiyse isim değil numaralandırma ile bunlara değinmiştir. Türkiye'de bazen kişilik tipolojisi değil mizaç olarak da adlandırılmaktadır. Bana göre ise enneagram bir kişilik değil kendilik tipleri öğretisidir çünkü konunun orijinine indiğinizde, bunu biraz daha derleyen Gurdjieff tarafından en yakın takip edilebilecek noktada Orta Çağ Arap kaynaklarına bir atıf görülür. Ana kaynaklarda kişilik isminde kullanılan bir kelime yoktur. Daima nafs (Türkçe'de nefs) olarak geçer, bu da Arapça'da kendilik (self) demektir. Bu sebeple ben enneagramı okurken kendimi ve "öteki"ni nasıl algıladığım üzerinden zihnimde şekillendirmekteyim. Enneagram tipolojisini benim için ilgi çekici kılan ise sadece tipleri sınıflandırmamıştır. Sağlıklı ve sağlıksız boyutlarını katmanlara ayırmış, stres ve güvenlik anlarındaki tepkilerini farklı ele almıştır.
Artık kavramları netleştirdiğimize göre işin zevkli kısmına geçebiliriz. Yüzük Kardeşliği üyeleri birbirileri ile oldukça farklı kişilerdir fakat onları ortak bir amaç bir araya getirmiş gibi gözükür. Sadece Boromir'in niyeti, bu amaç yolunda diğerlerinin niyeti ile uyumlu değildir. Her bir kahraman hikaye boyunca kendi kişisel yolculuğuna da çıkar, her birinin kitapta mutlaka kendi başına yürüdüğü bir bölüm vardır. Örneğin Gandalf, Moria'da düşmüş ve yeniden doğana kadar kendi başına savaşmıştır. Beyinin yanından ayrılmayan Sam, bir başına merdivenlerden inip sonra geri dönme kararını alırken dönüm noktasını yaşar. Peregrin Took merakına yenilip gören taşa bakar ve sonrasında onu bir hisar muhafızı yapacak sürece başlar. Miğferdibi Savaşı sırasında Gimli mağaralara sığınır ve orada hayran kalacağı bir güzellik keşfeder. Aslında bu Gimli'nin ikinci dönüm noktasıdır. İlk dönüm noktasını Galadriel Hanım'ı görüp ondan üç tel saçını hediye aldığında yaşamıştır. Legolas ve Gimli ise birbirlerinden en az ayrılan ikilidir çünkü seri boyunca aslında hep birbirlerinde kendilerini görür, birbirlerinden çok şey öğrenirler. Mesela kitapta Gimli, eğer Legolas kendisi ile beraber Miğferdibi'nin altındaki mağaralara gelirse onunla beraber Fangorn'a geleceğine söz vermiştir. Her ikisi de asla dedikleri ve bir diğerinin özgünlüğü olan deneyimi birlikte yaşarlar.
Frodo'yla incelemeye başlayalım. Kendisi kesinlikle Tip 9 Kanat 1'dir yani adil bir arabulucu, biraraya getirirken hassasiyet de taşır. Ağırkanlıdır, yüzüğü ha baharda götüreyim, ha yazda götüreyim, ha Bilbo'nun temsili yaş gününden sonra götüreyim derken (kitapta Frodo hemen yola çıkmaz, yaklaşık 10 sene geçer) yüzüğü götürmek güz ortasına kalır. Barışçıldır, kavga ve tartışmadan hazzetmez. Yüzüğün üzerinde divana katılanların kavgasını gördüğünde dayanamaz ve bu işe el atmak ister. Hayır demek o kadar zor gelir, çatışmadan o kadar rahatsız olur ki Sauron'un yüzüğünü hobbit başına Hüküm Dağı'na götürmeyi teklif eder. Tüm o çatışmanın ortasında en tarafsız alanı seçer ve bunu yaratır aslında. Varlığı divandaki tüm herkese huzur verir, sınırlar da Frodo'nun yapısı gibi esnekleşir. Tip 9 Kanat 1'ler ona kendini açabilen hemen herkesle bir şekilde uyumu yakalarlar. O kadar yargısız ve anlayışlıdır ki nihayetinde Faramir ile tanışınca Boromir'i dahi anlar. O da yetmez Gollum ile empati kurar, ona elini açar. Fakat bir yanı ile o sorumluluk sahibi, mükemmeliyetçi hali onu zorlar. Kan kussa kızılcık şerbeti içtim der. Kimseye kolay güvenmez, bu yükü kendi taşımak ister. Ahlaki yargıları o kadar katıdır ki artık son ana gelene kadar ve tamamen tükeninceye dek yüzüğü kendine saklamaya çalışmaz. Yüzük deyip de geçmemek gerekir, o altın halkada bin yılların kara büyücüsü Sauron'un iradesi yatmaktadır. Fakat Frodo stresi arttıkça bu barışçıl karakteri de değişmeye başlar. Bu olaylarla başa çıkabilmek için keskin yönlerini, kendine bu yönleri yabancı bile olsa, ortaya koyar.
Tip 9'lar ise stres durumunda (sempatik sinir sistemi aktif) Tip 3'e giderler fakat olumsuz özelliklerini gösterirler. Yani gergin, kendini ve amacını kaybedecek gibi hisseder, kimsenin onu anlamadığını veya olduğu gibi görmediğini düşünür. Tavrı da tutumu da tepkiseldir, Sam'in asla onun yükünü anlamadığını düşünür ve en ufak yardım teklifinde bile öfkeli karşılıklar verir. Kendine ve çevresine dair kafasında çok fazla şüphe birikir. Tabi her zaman böyle değildir. Tip 9'lar birincil fizyolojik ihtiyaçları karşılandığı (yemek, cinsellik vs.) ve güvenli bir sosyal ortamda olduklarında rahat zamanlarını (ventral vagus siniri aktiftir) yaşarlar. Yüzük görevinden önce arkadaşları ile içerken, uzundip yaprağı tüttürürken Frodo'yu böyle görürüz. Girişkendir, Rossie Cotton'la dans etmesi için Samwise'ı iteler. Enerjisini bir şeyler üretmeye, verimli zaman geçirmeye harcar ki filmin sonunda Frodo'nun "Yüzüklerin Efendisi" kitabını bitirdiğini görürüz. Aynı zamanda Tip 9'lar Tip 3 özelliği gösterdiği rahat zamanlarında kendilerinin görünümü, sosyal başarıları ve başkalarının onu nasıl değerlendirdiği ile de ilgilenirler. Öyle ki görevin tamamlanmasından sonra giydikleri ork kıyafetlerinin dahi saklanacağını ve onurlandırıldığını öğrenen Frodo'nun bu çok hoşuna gitmiştir.
Mutfakta aşçı, Çıkınçıkmazı'nda bahçıvan, Frodo'nun yoldaşı, tava ile ork öldüren ve gerektiğinde orklarla dolu bir kaleye dalan tatlı Samwise Gamgee... İnsanlarla yardım ederek ilişki kurması, sürekli Frodo'nun ihtiyacını düşünmesi, gerektiğinde yüzüğü taşıyamadığı için ırgat gibi Hüküm Dağı'na Frodo sırtında çıkması ve strese girdiğinde kendinden umulmayacak düzeyde kontrolcü birine dönüşerek ipleri eline almasıyla biraz kanat 1 özellikleri gösteren bir tip 2'dir. Beni en kararsızlığa iten karakterlerden biriydi kendisi. Fakat rahata erdiğindeki davranışları, duygu odaklı biri olması onun tip 2 olduğunu anlamamı sağladı.
O kadar işinde titiz ve insanların ihtiyaçlarına karşı hassastır ki Mordor yolunda bile baharat kutusunu, özel alınmış tuzunu eksik etmez. Duygularını yoğun yaşar ve onu inciten bir bağın koparılmasıdır. Bu da tip 2'ler için önemli bir detaydır. Samwise, Frodo onu terk edene kadar asla yılmamış ve vazgeçmemiştir. Fakat onun kalbini kıran kendisinin yoldan geriye döndürülmesidir. Ancak tip 2'ler bir yolda yalnız yürüyebilmeyi ve kendi hedeflerine sahip çıkabildikleri zaman (bunu tip 8'den öğrenirler) gelişim gösterirler. Ayrıca Sam'in stres durumunda verdiği tepki de tip 8 tepkisidir. Eline stingi alıp meydan okur.
Orta Dünya evreninin belki de en gözde karakterlerinden biridir Gandalf. Tip 5 yani bir gözlemcidir, bilgiyi ve gerçeği arar. Gerektiğinde diyar diyar gezip kütüphanelerde ve arşivlerde sabahlayarak gerçeği arar. Fakat salt bir tip 5 değildir, kanat 4 etkisi de görülür. Ayrıca salt zihinsel yönüne değiş içsel ve duygusal yönüne de önem verir. Başkaları ile empati kurabilir, eğlenmeye ve yakınlığa da (Hobbitköy'de dans etmesi, havai fişek eğlenceleri, hobbit çocuklar ile oyunlar oynaması) sıcak yaklaşırlar. Gerçek ne ise onu -kimilerine göre acımasızca- dile getirir. Gözüpek bir yaratıcıdır, soyutlama becerileri yüksektir ve çeşitli bilgileri bir araya getirip sonuç çıkarmada üstüne yoktur. Örneğin Miğferdibi Savaşı'ndan önce yaptıkları, herkesin onun kendilerini bırakıp gittiğini düşündürtse de aslında savaşın birçok yönden kazanılmasını sağlayan müthiş bir taktik geliştirmedir. Tip 5'ler diğer birçok kişinin gözünden kaçan detayları yakalayabilir, sağlıksız boyutlarındaysa insanlardan uzak ve dışarıya kapalı olurlar. Çabuk karar veremezler (Moria madenlerinde dakikalarca hangi yoldan gideceklerini düşünmüştür) ancak en sonunda doğru yol için aradıkları işareti bulurlar (gelen temiz havayı fark ederek çıkışı bulmuştu).
Acele karar vermeleri gereken zamanlarda strese girerler. Bu zamanlarda ise tip 7'nin olumsuz özelliklerini göstererek patavatsızca ve ani kararlar verebilir, dürtüsel davranabilirler (Dol Guldur'a gidişi). Rahatladıkları zamanlarda yani kendinden şüphe duymadığı, özgüveninin yükseldiği, söyledikleri sözler ve yaptığı işler çevresinden takdir görülüp kabul edildiği zaman tip 8'in olumlu yönlerini ortaya koyarlar. Bu zamanda çevredeki liderlik becerileri açığa çıkar, kendi düşüncelerini açmakta zorlanmazlar, çevresindeki dağınık bir kitleyi organize edip onları yönlendirebilirler. Gandalf'ın Pelennon Çayırları sırasında -her ne kadar genele göre gergin bir durum da olsa Gandalf'ın kişiliği bakımından kontrolün onda olması sebebiyle iyi bir durum- bu özellikleri sergilediğini yahut Ayrıkvadi'deki divanda bu yönünü ortaya koyduğunu görürüz.
Serinin iki haylaz çocuğundan biri olan Peregrin Took, namı diğer Pippin! Gandalf'ı çokça sinir eden bu karakterin tip 7 olması boşuna değildir çünkü Gandalf'ın stres zamanı tepkileri, Pippin'in doğal halidir. Bu da sürekli bir çatışmaya sebep olur aralarında. Ta ki iki de Hisar'da birbirlerini anlayana kadar... O an Gandalf, stres zamanı verdiği tepkilerin bilgeliğini edinmiştir aslında çünkü bazen planlar işe yaramaz (Moria'da Balrog ile çarpışması). Pippin ise bir Hisar Muhafızı olduktan sonra Gandalf gibi gözlemlemeyi, doğru kararı vermek için düşünmeyi öğrenmiştir çünkü tip 7'lerin rahatlık zamanı görünümleri tip 5'tir. Her tip 7 gibi Pippin de hayatın ince zevklerine ve yeni deneyimlerine meraklıdır. Sıçrayan Midilli'de herkesten önce gidip yarım litrelik birayı alır. Yeniliğe çok açıktır, keşfetmekten haz duyar, kısıtlanma ve yasaklar umrunda olmaz (Gandalf'ın asla demesine rağmen dayanamaz ve Palantir'i alıp bakar). Merry ile çatışmalarından ve üstünlük çabasından sebep birazcık kanat 8 etkisi taşır ama çok bariz değildir. Fakat cesur yönü de vardır, Uruk Hai'lar onları kaçırdığı zaman tüm tehlikelere rağmen Aragorn, Gimli ve Legolas'a bir işaret bırakabilir. Onu strese sokan özgür olamamak, kısıtlanmak, bir rutinin içine girmek, çevresinde çıkışsız bir alana hapsedilmiş gibi hissetmektir. Bu tür zamanlarda tip 1'in olumsuz özelliklerini sergilerler yani sinirli, gergin, sivri dilli olurlar. İyimser düşünemezler hatta tam tersi şekilde en kötüye odaklanabilirler. Pelennor Çayırları Savaşı sırasında Gandalf ile konuşana kadar yaşadığı umutsuzluk buna örnektir. Hisar Muhafızlığı sırasında istediği gibi yiyip içememek, sürekli emir altında olmak ve katı hiyerarşi onu sıkmıştır.
Meriadoc Brandybuck, ikinci haylaz karakterimizdir. Tip 6 kanat 7 özellikleri göstererek Pippin'in hem suç ortağı hem can yoldaşıdır. Sadakate önem verir, Eowyn Hanım ile savaşa gider ve kimsenin arkasında kalmaz. Otoriteye ihtiyaç duyarlar. Kanat 7 etkisi sebebiyle bir 6'ya nazaran Merry daha dürtüsel ve dışa dönüktür. Örneğin Sıçrayan Midilli'de bir yarım litre içki ile beraber Frodo'nun gerçek ismini handakilere rahatlıkla söylemiş, geldikleri yerden bahsetmiştir. Tip 6 kanat 7'ler yeni deneyim arayışlarını daha çok korkularının üzerine giderek anlarlar. Elindeki hançeri Angmar'ın Cadı Kralı'nın sırtına saplamıştır. Ayrıca bu tipteki kişiler sözünü sakınmazlar. Seri boyunca biraz meraklı, biraz şüpheci bakışları eksik olmaz, ent meclisinde bile sözünü esirgememiştir. Olanları ve verdikleri kararın neden yanlış olduğunu söylemiştir. Tip 6'lar vereceği kararın sonuçlarından emin olamadığı, kendini güvende hissetmediği, belirsiz bir durum içinde karar vermek zorunda oldukları zaman stres yaşarlar. Bu da onları stres noktaları olan tip 3'ün sağlıksız konumuna götürür. Bencilce davranabilir, suçlayıcı olabilir, olayları sadece kendi bakış açısı ile değerlendirebilir. Fakat her zaman böyle değildir. Rahatladığında, kendini güvende hissedip belirsizlikler netleştiğinde, tip 9'un olumlu özelliklerini gösterirler. Yani Frodo'nun doğal hali Merry için rahatlık pozisyonudur. Bu hale geldiğinde kontrolü elden bırakmakta sakınca görmez, akış içerisinde hareket etmeyi öğrenirler. Umutlu hisseder, iyimser düşünebilirler. Örneğin Kara Kapılar'ın önündeki savaşta Sauron'un ağzı Frodo'nun öldürüldüğünü söylese bile inançlarını yitirmemişlerdir, Merry de savaşa devam etmiştir.
Serinin en vakur karakterlerinden biridir Aragorn, namı diğer elf taşı Elessar. Atalarının yükünü omuzlarında taşır, kurallara ve geleneğe sıkı sıkıya bağlıdır, idealisttir, savaşta en iyi başarıyı bile sergilese hep daha fazlasının olabileceğini düşünerek Gimli gibi sayı tutmaz, kendisi dışında kimseyle yarışa girmez. Bu açıdan bakıldığında tam manasıyla tip 1 kanat 9'dur. Kusursuzluk arar ve kendinde -hatta sadece kendinde değil dünyadaki hemen her şeyde- bir eksik görür. Onu tamamlamak için daha çok çalışır. Nitekim kılıcı da bunu temsil eder, kırıktır. Kendi kimliğini, atalarından ona yük edilmiş olanı değil, otantik bir biçimde kabullendiğinde ise gerçek bir kral olur ve kılıç tamamlanmıştır. Çok disiplinlidir, sorumluluk sahibidir, adaletlidir. O kadar prensiplerine düşkündür ki, Pelennor Çayırları Savaşı'ndan sonra kendisinin kral olduğu aşikar olsa bile teamülleri aşmak istemez, vekilharç soyundan kalan Faramir'e sözü verir. Daima doğruyu arar fakat içinde hissettiği bu kusurluluk onu büyük aşkı Arwen'e karşı bile geri çekilmek zorunda bırakır. Onun ölümsüz yaşamına karşılık kendi faniliğini göz önünde bulundurur, Arwen'in kendisi için bu yaşamı terk etmesine gönlü razı olmaz. İlişkilerinde önce ihtiyatlı davranır, ayrıca vazifeşinastır. Görevini layığı ile meydana getirmek için Ölüler Yolu'na dahi gider. Hatta daha da önceden, kimliğini gizleyerek Throngil ismini kullanmış, Vekilharç Ectelion'un hizmetine girerek kendisinden haberi olmayan halkını korsanlardan korumak için savaşmıştır.
Aragorn'un gerçek kimliğini de kabullenmesi kolay olmaz, tip 1 kanat 9'lar değişime karşı dirençlidirler. Hele ki bu değişim onların mevcut konforunu -bu başkasına konforsuz bile gözükse- bozacaksa daha da ayak diretirler. Grup içerisinde tavırları uyumludur, zaten Aragorn'u da daima sözü bir başkasına da verirken ve her bir grup üyesini dinlerken görürüz. Merry ile Pippin'i orklar kaçırdığında kesinlikle onların peşinden gitmek ve yoldaşlarını kurtarmak üzere tutum takınır. Tip 1'ler stres durumlarında tip 4'ün olumsuz özelliklerini yansıtır. Yani anlaşılmadığını düşündüğünde kendi içine çekilir, yalnız ve melankolik bir hale bürünürler. Çabalarının boşa çıkması onları yıkar. Aragorn zaten Frodo ile bu yola başlayana kadar yıllar boyunca diyar diyar gezmiştir, yalnız bir kolcudur.
Serinin zarif, ağaç ve orman aşığı elf prensi tip 4 kanat 3 özellikleri gösterir. Zarafet ve sanat düşkünlüğü zaten elf soyu olmasından gelir. Kendine özgü diplomatik bir üslubu vardır, tavırları doğaldır. Divan'da Boromir'e karşı Aragorn'u tanıtırken, yolculukları sırasında fikir belirtirken dahi bu üslubunu korur, ifade gücü çok canlıdır. Genellikle yoldaşı Gimli'dir ancak ona nazaran biraz daha içedönüktür. Fakat bir yanı ile başarıyı sever, Gimli ile savaştaki performanslarını kıyaslamaktan da geri durmaz. Oldukça da hassastır, Fangorn'a girdikleri zaman ağaçların duygularını hisseder. Duygularını çok yoğun yaşarlar, örneğin Miğferdibi Savaşı sonrası Isengard'a giderken içindeki coşkuyu bastıramayıp devamlı ağaçları keşfetmek için geri dönmek ister. Yaptığı her hareket aslında artistiktir fakat bunu kendi iç dünyasına dalarak değil başkalarının da olduğu alanda sergiler. Bu sebeple kanat 3 etkisini görürüz aslında. Ayrıca Legolas, duygu merkezli bir kişilik olarak duygu selinin içerisine dalmayı değil ondaki anlamı arar. Örneğin Gimli'ye karşı duyduğu sevgiyi anlamaya çalışır. Onunla pek çok kere atışmasının yanında dayanışmaktan da bu yüzden eksik kalmaz. En sonunda birlikte Orta Dünya'yı gezerler, hiç sevmemesine rağmen Gimli ile beraber Miğferdibi mağaralarını gezmeyi kabul eder.
Diyaloglarına en çok güldüğüm, en göz önündeki karakterdir bana göre. Elinde baltası ile gözü kara biçimde savaşa dalar, ölüm riski çok yüksek kazanma şansı sıfır olan Kara Kapılar önündeki savaşa keyifle gider, Aragorn'un tahtına oturup piposunu tüttürür, bir elfin onu ork öldürme sayısında geçmesine asla tahammül edemez. Aslında beni tip 8 mi yoksa tip 3 mü diye oldukça kararsız bırakan Gimli'nin rahatlama durumunda verdiği tepki onun 3 olduğunu ayırt etmemi ve kanat 4 etkisini fark etmemi sağlamıştır. Kibirli ve hedef odaklıdır, kendini göstermeyi sever. Öyle ki Divan'da baltasını çıkardığı gibi yüzüğe indirmekten geri durmamıştır. Gimli'nin kanat 4 etkisi sebebiyle estetik bir yönü de vardır: Galadriel Hanım'ın saçını saklayacağı kutunun yapılışını ve Miğferdibi mağaralarındaki güzelliği uzun uzun anlatmış, Moria'dan çıktıklarında Kheled Zaram'ı -vadinin mucizesini- izlemek için arkalarından gelecek ork tehlikesine rağmen izlemişlerdir çünkü böyle bir güzelliği görmeden gitmelerine gönlü razı gelmez. Tip 3 kanat 4 tipi insanlar başarısızlık, istediği hedefe ulaşamama, insanların gözündeki yerinin düşmesi veya istediği konumda olmaması durumunda stres yaşarlar. Bu da onları stres noktaları olan tip 9'un sağlıksız pozisyonuna götürür. Kendini diğer insanlardan yalıtır, içe döner, kararsızlıklar yaşar, girişken davranamazlar. Sürekli bir yetersizlik hissederler. Gimli'nin savaştan geri kalma halinde neler olacağını tahmin edersiniz. Ayrıca kitaptaki haliyle Ölüler Yolu'na gittikleri zamanı Merry ve Pippin'e anlatırken verdiği tepkiler de bu özellikleri gösterir.
Filmin kesilen sahnelerini bilseniz bile aslında Boromir'in karakter derinliğini de fark edeceksiniz. Kitapta kendisine biraz daha yer verilir filme nazaran. Boromir tip 8 özelliği gösterir. Büyüklenmecidir, Aragorn'a karşı Gondor'da kral değil vekilharç olduğunu söyler. Daima hükmeden ve sözü dinlenen olmak ister, manipülasyondan baskı kurmaya kadar her yolu dener. Öfkelidir, çabuk parlar. Öfkelendiğinde ise gözünü hiçbir şey görmez, örneğin yüzüğü ona vermediği zaman Frodo'ya lanetler okumuştur. Fakat bunun yanında himayesinde olanları delicesine savunur; mücadelecidir, kolay da pes etmez. Onlara kılıç kullanmayı öğrettiği yoldaşları Merry ve Pippin için bir alay Uruk Hai ile savaşır. Tüm mücadelesi de kendi himayesinde gördüğü halkı içindir, sık sık bunu dile getirir. Evet yüzüğü ister çünkü amacı bir şekilde Gondor'u kurtarmaktır. Mükemmel bir liderdir, Gondor askerleri tarafından çok sevilir. Hayatta kalma içgüdüleri de çok güçlüdür, tip 8'ler bir şekilde ben buradayım der. Tip 3'ler hep diğerlerine kendini göstermek isterken tip 8'lerin tavrı onlardan farklı olarak iddialıdır ve bu kendisinin varoluşudur bir başkası olmasa bile. Tip 8'leri strese sokan durum çevrede sözünün dinlenmemesi, otorite kuramaması, bulunduğu grupta hakimiyet sağlayamaması durumlarıdır. Stres durumlarındaysa tip 5'in olumsuz özelliklerini sergilerler. Çekingen kalır, pasif agresif davranır, çevreyi gözlemler ve paranoyalara kapılabilir. Frodo'nun yüzüğü Sauron'a götüreceğini düşünür örneğin. Grupta sözü dinlenip Gondor'a yol çevrilmedikçe tansiyon yükselir. Fakat tip 8'ler rahat konumuna çevrelerindeki insanları samimi buldukları zaman, sözü dinlendiğinde ve/veya hakimiyet kurabileceği bir alan olduğunda, sadakat hissettiklerinde geçerler. Bu durumda tip 2'nin olumlu özelliklerini sergilerler. Çevrelerindeki insanları kontrol etmek, kendilerini onlardan üstün görmek yerine onlarla eşitlikçi ve samimi bir ilişki kurarlar. Onlara yardımcı olmaya çalışır, tevazu gösterirler. Örneğin hem Kızıl Boynuz'a çıkarken hem de onun öncesinde Merry ve Pippin'e karşı tavırlarında bunu görebiliriz.
Bonus: Galadriel Hanım. Kendisi tam anlamıyla bir tip 2 kanat 3'tür. Fedakar, duygusal ve ilgilidir. Hediyeler vermekten hoşlanır ve insanların ihtiyaçlarını çok kolay biçimde keşfedebilir. İletişim becerileri yüksektir, hatta iletişimi ve ilişkiyi kontrol ederler. Tatlılıkla da olsa ipler onun elindedir. Göze görünmeyi sever, şafak kadar korkunç ve deniz kadar kaypak olmak ister ki aslında bir yönüyle de öyledir. Sosyal bağlantı sağlamakta üstlerine yoktur, çok geniş bir ağın tam ortasında dururlar. Fakat şafak kadar korkunç olma kısmı da gerçektir, tip 2'ler stres noktası olarak tip 8'in olumsuz özelliklerini gösterirler. İstediklerini -bu genelde sevgi ve bağdır- elde etmek isterler ve bunu elde edemediklerinde baskıcı ve hırçın olabilirler. Kabul edilmek isterler, kabul edilmediklerinde reddedici ve tehditkar olabilirler. Helen Palmer bu tip için sitemkar verici demiştir, diğer bir çok kaynakta da yardımcı diye geçer. Kahramanların her birine verdiği hediyeler aslında onların hep en çok ihtiyacı olan şeylerdir ve yüzüğün yolculuğunda kritik dönüm noktalarında onları görürüz. Yüzük Kardeşliği Galadriel'in büyüsü ile zamandan azade bir biçimde Lothlorien'de dinlenebilmiştir. Tip 2'ler rahat noktasında ise tip 4'ün olumlu yönlerini sergilerler. Yalnız kalmaktan zevk alır, başkalarının gördüğü gibi değil kendi gibi olabildiğini hisseder. Duyguların seline kapılmaktan çok onların derinliğini yaşar, onlarla beraber hareket eder; onların yönlendirmesiyle değil. Kendi varoluşunu böyle yakalar ki hayal ettiği gücü ona gösteren yüzüğü reddettikten sonra bu hissi kitapta bize vermiştir.
Yazıda buraya kadar gelenlere teşekkür ederim. Benim için oldukça keyifli ve öğreticiydi. Bu tipolojiyi seçtim çünkü hem daha az bilinmesi sebebiyle ilgi çekici olacağını düşündüm hem de diğer bildiklerimin aksine klinik yönü -en azından henüz- olmadığı için bir damgalanmaya sebep olmayacağına inandım.
Her birimizin kendi otantikliğini keşfetmesi dileğiyle!