Bir Belgeselden Daha Fazlası: Ahtapottan Öğrendiklerim

Bir ahtapotla derin bir bağ kurabileceğinizi düşünebilir miydiniz? Peki sonrasında hayata bakışınızın değişeceğini? Yaşanmış bir hikâye.

Son zamanların popüler ve oldukça beğenilen bir netflix belgeseli olan orijinal adıyla "My Octopus Teacher" belgeselini eminim duymuşsunuzdur. Duymadıysanız ya da görüp de ilginizi çekmediyse bu yazıdan sonra izlemek isteyeceğinizi umuyorum.

Belgesel olduğuna bakmayın, temelde bir insan ve ahtapot arasında kurulan özel bir duygusal bağın hikâyesi işleniyor.

Craig Foster'ın yaşam öyküsü, insanın içsel dünyasıyla doğa arasındaki derin bağı ve bu bağın insan ruhu üzerindeki etkisini gösteriyor. Foster'ın, Kalahari yerlileri üzerine çektiği belgesel sırasında kendi iç boşluğunu fark etmesi, aslında içsel bir keşif yolculuğunun başlangıcı. Belgesel çekerken gözlemlediği yerlilerin doğayla olan uyumlu ilişkisi, onun kendi doğayla bağını hatırlamasına ve içsel dinginliğini bulmaya yönlendiriyor gibi görünüyor.

Cape Town'un yakınlarında, Atlantik Okyanusu'nun kıyısında yüzerek ve dalış yaparak çocukluğuna dönmek, Foster'ın içsel dinginliği ve dengeyi bulması için bir yol olabilir. Belki de çocukluğunda denizle olan bağlantısı ona huzur ve ilham veren bir yer sağlıyor.

Bu meraklı adamın kendini tanıma yolculuğu bu ahtapotla tanıştığı gün başlıyor diyebiliriz. Yaklaşık 1 yıl boyunca her gün merak ve özlem duygusuyla ahtapotu görmeye giden bir adamdan bahsediyoruz. Craig Foster, ahtapotla olan ilişkisini tutkuyla bağlılık, bir nevi "aşk" olarak tanımlıyor. İlk karşılaşma anı, dişi ahtapotun deniz kabuklarıyla kendini kamufle ettiği an oluyor. Bu an, Foster'ın hayatında derin bir etki bırakarak onu yeni bir amaçla dolu kılıyor. Her gün ahtapotu ziyaret etmek ve onunla geçirdiği zamanı kaydetmek, Foster'ın bu canlıya olan ilgisini ve bağlılığını gösteriyor.

Ahtapotun zekâsı ve doğadaki benzersiz adaptasyon yetenekleri, Foster'ın içindeki hayranlığı daha da arttırır. Bu süreç, onun için sadece bir gözlem değil, aynı zamanda derin bir sevgi ve bağlılık deneyimidir. Birbirlerine ilk temastan son temasa kadar ilişkilerinin derinliğini Foster'ın gözleri anlatmaya yetiyor. Gün geçtikçe bir saplantı, hassasiyet ve bağlılık hâline gelen bu özel ahtapotu kaybetmekten korkar hâle geliyor. Ahtapotun avcılarını gözlüyor, onunla birlikte korkuyor, ona yanında olduğunu hissettirmeye çalışıyor. Zamanla bu hassasiyetinin insan ilişkilerine de yansıdığından, kişiliğinin geliştiğini, dönüştüğünü ve sonunda olan olayla kişiliğinin tamamlandığını anlatıyor. Geçmişinden getirdiği çözülmemiş döngülerini, bu ahtapotla kurduğu derin bağ sayesinde kırıyor ve yeniden şekillendiriyor. Ahtapotun ona hissettirdiğini en önemli şey ise vahşi doğanın bir misafiri değil zamanla bir parçası gibi hissettirdiğini de vurguluyor.

Aslında yıllar sonra, yine aynı noktada kendini bulması, onun için bir dönüş olabilir. Bu, yaşamın döngüsünün bir parçası gibi görünebilir; geçmişine dönerek, doğayla olan bağlarını hatırlayarak ve kendini yeniden keşfederek, iç huzuru buluyor. Belki de Foster, doğanın sunduğu sükuneti ve güzellikleri keşfederken, kendi iç dünyasındaki dengeyi sağlıyor ve yaşamının anlamını yeniden keşfediyor.

Ahtapotla geçirdiği zamanlar, Foster'a iç huzur ve anlam sağlarken, onun için bir tür ruhsal beslenme kaynağı hâline geliyor. Bu ilişki, doğayla olan derin bağının bir yansıması olarak Foster'ın hayatında önemli bir dönüm noktası olarak kalıyor. Bu hikaye, insanın doğayla olan derin ilişkisinin ruh üzerindeki etkisini vurgularken, geçmişle olan bağların kişisel büyüme ve içsel dinginlik için ne kadar önemli olduğunu da gösteriyor.