Bir Mum Alevi Umudum

Koca bir yangından geriye bir mum alevi kadar kaldı umudum. Onu söndürmeyeceğim. Onu söndürmeyeceğim bu insanlara.

Bütün her şeyden umudumu kesiyorum yavaş yavaş. Her şeyden.. Eskiden devrim yapmayı daha çok düşünürdüm mesela. Herkesin eşit olabileceğine, yoksulluğun ve adaletsizliğin biteceğini düşünürdüm ve bunun için devrim olması gerektiğine inanırdım. Veyahut devrim olmasa bile yine de yoksulluğun, adaletsizliğin, eşitsizliğin bitebileceğine inanırdım. Umut ederdim. Artık etmiyorum, edemiyorum.

Hep inanırdım, hayatımın kadınını bulacağıma ve onunla muazzam duygular yaşayacağımı. O’nun gözlerinde içeceğimi aşk şarabını. Ve en iyi arkadaş, en iyi dost, en iyi sevgili, eş olacağını düşünürdüm. Yediğim içtiğim ayrı gitmez, her şeyimi bilir ve her şeyini bilirim. Ruh eşi olurduk diye hep inanırdım. Ve bir gün çıkıp geleceğine, yüreğimin sesine kulak vereceğine inanırdım. Artık inanmıyorum, inanamıyorum.

İnsanlar tarafından anlaşılabileceğim günü bekledim hep. Bir gün dedim, belki bir gün anlarlar beni. Söylediklerim, söyleyeceklerim bir gün anlaşılır mutlaka dedim. Ağzımdan çıkan her bir sözden ne kastetmek istediğimi anlarlar dedim. Her seferinde anlaşılamama rağmen, umut ettim ve bekledim. Hep bekledim. Yine de anlaşılabildiğim bir günüm olmadı. Ben ne dersem diyeyim, anlaşılamadım. Artık beklemiyorum, bekleyemiyorum.

Her şeyden umudumu kesiyorum. Ve içimde mum alevi kadar bir ateşi kaldı umudumun. O koskoca yangından geriye kalan yalnızca bir mum alevi ateşi. Ve ben bunu kaybetmekten korkuyorum. Umudumu yitirmekten, inanmamaktan ve beklememekten korkuyorum. İnsanlardan bir şeyleri ummak aptallık zaten! Asla insanlardan bir şey umut etmiyorum. Ama aynı zamanda insanlara inanmak istiyorum. İnsanlardan beklemek istiyorum anlaşılmayı. Bir kişi anlasa, bir kişiye inansam, umudumu teslim etsem ne olurdu sanki?