Acıların Kızı: D’Urberville’li Tess

"Here was I thinking you a new-sprung child of nature; there were you, the belated seedling of an effete aristocracy!"

D’Urberville’li Tess (orijinal adıyla Tess of the d'Urbervilles), Thomas Hardy'nin 1891 yılında yayımlanan ve Viktorya dönemi İngiltere’sinde geçen trajik bir romandır. Roman, masum bir genç kız olan Tess Durbeyfield’in yaşamındaki talihsizlikleri, toplumsal baskıları ve ahlaki çelişkileri konu alır. Hardy, bu eserinde kaderin acımasızlığını, toplumsal adaletsizlikleri ve bireyin çaresizliğini derinlemesine işler. Tess'in hikayesi, toplumun katı ahlaki kuralları ile masum bir bireyin çöküşünü anlatan bir trajedi olarak şekillenir.

Tess Durbeyfield, İngiltere’nin Wessex bölgesinde yaşayan fakir bir köylü ailesinin kızı olarak dünyaya gelir. Bir gün babası John Durbeyfield, ailelerinin köklü bir soylu geçmişi olduğunu, aslında ünlü ve eski bir soylu aile olan d'Urberville'lerden geldiklerini öğrenir. Bu bilgiyle heyecanlanan aile, eski görkemli günlerine geri dönmenin bir yolu olarak Tess'i, zengin d'Urberville ailesinden yardım istemeye gönderir. Ancak, Durbeyfield ailesinin bilmediği şey, bu d'Urberville ailesinin adını sadece satın almış yeni zenginlerden olduğudur.

Tess, bu ailenin malikanesinde Alec d'Urberville ile tanışır. Alec, baştan çıkarıcı ve kibirli bir adamdır. Tess’e ilgi duyar ve onunla yakınlaşmaya çalışır. Bir gün Tess, Alec tarafından kandırılır ve istismara uğrar. Bu olay Tess’in hayatını alt üst eder. Viktorya dönemi toplumunun ahlaki değerleri göz önüne alındığında, Tess artık "düşmüş bir kadın" olarak görülür. Bu deneyim, Tess'in masumiyetini değil, toplumun baskıcı ve suçlayıcı doğasını açığa çıkarır.

Tess, ailesinin yanına döner ve bir süre sonra Alec’ten bir çocuk doğurur. Ancak bebek kısa bir süre sonra hastalanarak ölür. Tess, bu kayıptan derin bir acı duyar ve köyünde artık hayatına devam edemeyeceğini hisseder. Bir yandan toplum tarafından dışlanmanın baskısını hissederken, diğer yandan kendini suçlu hissetmektedir. Yeni bir başlangıç yapmak isteyen Tess, Marlott köyünden ayrılır ve başka bir kasabada süt çiftliğinde çalışmaya başlar. Burada Angel Clare adında genç bir adamla tanışır. Angel, idealist ve nazik bir insandır, Tess'in saflığından ve güzelliğinden etkilenir. İkili arasında romantik bir ilişki başlar ve kısa sürede birbirlerine aşık olurlar.

Tess, Angel’ın evlenme teklifini kabul eder, ancak geçmişindeki travmatik olayları ona anlatmakta tereddüt eder. Düğün gecesinde, Angel’a Alec ile yaşadığı durumu itiraf eder. Tess’in bu itirafı Angel’ı derinden sarsar. O dönemin ahlak anlayışına göre, Tess artık "masum" biri değildir. Angel, Tess'i bağışlayamaz ve onu terk ederek Brezilya'ya gitmek üzere İngiltere'den ayrılır.

Tess, Angel’ın gitmesiyle yeniden çaresiz bir hale gelir. Yoksulluk, aile yükümlülükleri ve toplumsal baskılarla baş etmeye çalışırken Alec d'Urberville tekrar hayatına girer. Alec, Tess’in üzerindeki zayıf durumunu kullanarak ona destek olma vaadiyle tekrar yakınlaşır. Maddi çıkmazda olan Tess, ailesine bakmak zorunda kalınca Alec'in yardımını kabul etmek zorunda kalır ve onunla birlikte yaşamaya başlar. Ancak Angel, Brezilya’daki hayal kırıklıklarından sonra Tess’in saf sevgisini anlar ve pişmanlık duyarak geri döner. Angel’ın dönüşüyle Tess’in iç dünyasında büyük bir çatışma başlar. Alec tarafından manipüle edilen Tess, kendini kapana kısılmış hisseder.

Tess, Angel'ın geri dönmesiyle büyük bir içsel kargaşa yaşar ve Alec’in kendisini mahvettiğini düşünerek öfkeyle Alec’i öldürür. Tess ve Angel, cinayetten sonra birlikte kaçarlar, ancak çok geçmeden Tess yakalanır. Roman, Tess'in idama mahkum edilmesiyle sona erer. Hardy, romanın son sahnesinde Tess’in kaderine boyun eğmesini, Angel ve Tess’in kız kardeşinin yeni bir hayata doğru birlikte yola çıkmasını tasvir eder.

Temalar:

  • Masumiyetin Kayıp Edilişi: Tess’in masum bir kız olarak başladığı hayat yolculuğu, toplumun acımasız ve baskıcı değer yargıları tarafından lekelenir. Hardy, Tess'in masumiyetinin toplumun ahlak kuralları nedeniyle kaybedilişini dramatik bir şekilde sunar.
  • Toplumsal Ahlak ve İkiyüzlülük: Viktorya dönemi toplumunun kadınlara yönelik sert ahlaki yargıları romanın merkezinde yer alır. Tess, cinsel istismar kurbanı olmasına rağmen, suçlu ilan edilir ve toplumun ahlaki ikiyüzlülüğüne maruz kalır.
  • Kader ve Kaçınılmazlık: Roman boyunca Tess, kaderin acımasız cilvelerine karşı koyamaz. Yaşamı, tesadüflerin ve talihsiz olayların zinciriyle şekillenir. Hardy, karakterlerin üzerinde kontrol sahibi olamadıkları yazgıya boyun eğmelerini vurgular.
  • Sınıf ve Sosyal Hiyerarşi: Tess’in yaşadığı toplumda sınıf farklılıkları, ekonomik güçlükler ve soyluluk iddiası belirleyici unsurlar olarak öne çıkar. Tess, toplumun alt sınıfında yer alan biri olarak, sürekli olarak sosyal statüsünün ve yoksulluğunun bedelini öder.

D’Urberville’li Tess, toplumsal ahlak ve adalet kavramlarını sorgulayan, bireyin çaresizliğini ve kaderin sert gerçeklerini ortaya koyan bir eserdir. Hardy, Tess karakteri aracılığıyla, kadınların o dönemde maruz kaldıkları baskıları ve toplumsal haksızlıkları eleştirir. Roman, Tess'in masumiyetine ve iyi niyetine rağmen, toplumun acımasız kurallarına yenik düşmesinin trajik hikayesini sunar.

Ayrıca 1979 yapım film de orijinal kitaba en uygun uyarlamadır. https://www.youtube.com/watch?v=qznoRAp aHfo