Annelik
Öfkenin bitişi- hayatın başlangıcı
İnsan ömrüne onlarca ünvan sığdırır, kimi doğumla gelir sana kimi de çabalarla eklenir hayatına. Bazısı da tabiatının hediyesidir tabi. Ve o ki en güzel, en zoru içinde barındırandır.
Bir parçan olarak içinde büyür önce. Sonra bir ömür yanındasındır artık. Öyle ya artık hayatın o olur. Sadece ihtiyaçtan öte sen yoğurursun hamurun. Sıfırdan bir insan çizersin adeta ve korumaya çalışırsın pislikten, kötülükten, insanlardan ve feda edersin kendini, hayallerini, bağımsızlığını ve vazgeçersin. Ve daha nicelerine katlanırsın. Bir ömür boyu süren bu feda ediş, içinde birçok acıyı, bir çok gözyaşını saklar.
Ve bazen bu fedakarlık ardına öfkeyi de getirir. Bir sorumlu seçersin kendine. Yaşayamadıklarına, vazgeçtiklerine bir neden istersin. Bu nedende karşında büyürken ve senin yaşayamadıklarını yaşarken içinde büyür bu öfke. Sanki yapamadıklarının bir aynasıdır aslında. Ve sen istemeyerek de olsa ona yansıtırsın bu öfkeyi. Sevgin kadar büyük, bu yakıcı duygu senden evladına geçer. O da seni suçlar çünkü her güzel günün içinde senin kırıklarını hisseder. Çünkü sen ister istemez onun güzel anlarının bir baltalıyıcısı olmuşsun. Yaranla yeni yaralar açmışsın. Ve bu zincir kırılana denk böyle aktara aktara gider.
Herkes yaşayamadıklarına bir suçlu ister, öfkenini kusacak bir günah keçisi. Ama bilmelidir ki insan bu öfkede yaşayamadıkları da sadece kendine aittir. Asıl kızdığı şey ise kendisidir. Kimse vazgeçmezken o vazgeçti diye kızar kendine. Oysaki yaşamanın sırası yoktur hiçbir zaman geçmişsr kitlenmek yerine bir yerden başlasa yaşamaya yeniden ve yeniden ne geçmişin bir önemi kalacak ne öfkenin. Hayat bir duygunun esiri olmayacak kadar kısa ama yeninden başlayacak kadar uzun aslında.