Bazen İnsan...

Edebiyat, kültür ve kelimeler üzerine kısa bir deneme

Bazen bir haberle yıkılır insan. Aklından atmak ister beynine sızan bu bilgiyi. Teyit ister insan. Ve kusursuzluğu arar korkuları arasında.

Hangi haber beni yansıtır tam anlamıyla?

Duymak istediğimi mi duyduğumu mu olmak istiyorum. Ve kırılgan insan tıpkı sanat gibi. Tüm izmlerden kendini sıyırmış bir sanat ideali. Toplumsalı yasatmak; ne gerçek ne romantik. Arada sadece (in between).

Ve edebiyat neyi anlatacak bu noktada?

Yine aynı noktaya geldik: görmem gereken mi, görmek istediğim mi ve hangisi faydalı ruhum için?

“Sanatta her şeyin kusursuz olmasını istersiniz; çünkü hayatta böyle değildir.”

Edebiyat sanatın bir dalı olarak dön-üş-ümdür. Bazen yaraları gizler bazense açık eder. Hepsi ama hepsi insan ruhu için. Edebiyat edebiyat içinse bunca ifade çabası sosyal medyada kendini var etme çabası niye?

Çünkü görünmek ister insan. Var olmak kaygısız.

Tüm yükü aktörlere yüklemek ne kadar doğru bilmiyorum. Onları pasif alıcılar gibi görüyoruz. Oysa gündelik hayat sosyolojisinden biliyoruz ki bizler kültürel süngerler değiliz. Alırken yeniden üretiyoruz kültürel olanı. Ve kültürel olan nedir bu noktada?

Seçkin bir sınıfın zevkleri mi, sokağın sesi mi?

Her ikisidir belki de. Ya da hiç biri.

Kültür yaratılandır yaratan olduğu  kadar. Romantiktir realist olduğu kadar.

Bir karikatürde olduğu gibi bir peynirin bir insana “human” diyerek poz vermesidir.

Al aşağı eder çünkü kültür. Türleri vardır tıpkı sanat gibi.

Ben en çok altkültürleri  merak eder severim mesela. Ama onlardan hiç hoşlanmayanlar da çıkacaktır kuşkusuz. İste belki bu alisverişin kendisidir kültür. İdeal değil kendi olandır. Ve insan en çok kendini ifade edebilmeyi arar.