“Ben, Daniel Blake” Filminin Gözünden Kapitalist Devletlerde Bürokrasinin Konumu
Sahip olunan hakların peşinden giderken, sistemin çarkları arasında ezilmek: Ben, Daniel Blake.
Bürokrasi, köklerini feodal toplum yapısından alan bir örgütlenme şekli ve siyaset bilimi içerisinde tanımı için ortak bir karara varılamayan kavramlardan biridir. Bürokrasi kavramı toplumların ekonomik, sosyal ve siyasal yapılarına göre değişik anlamlarda ve amaçlarda kullanılır.
Toplum içerisinde kendini gösteren politik, ekonomik ve ideolojik yapılar toplumun kendini yeniden üretmesini sağlayan mekanizmalardır. İdeoloji, bu yapıların bir arada durmasını sağlayan harç görevi görür ve toplumun sürekli olarak düşünsel anlamda belirli faaliyetleri yerine getirmesini sağlar. Toplum olarak bir siyasi iktidar oluşturulur ve bu iktidar kendini bir toplumsal ilişkiler sistemi içerisinde var eder. Toplumun kendisine dayatılan ideolojiyi kabul etmesi ve yeniden üretim sürecine ortak olması tahakküm ilişkisinin bir sonucudur.
Feodal sistemlerde aristokrasinin toplumsal iktidarın sahibi olması burjuvaziyi rahatsız etmiş ve modern devletin oluşumuyla burjuvazi, iktidarın yeni sahibi olarak ortaya çıkmıştır. Sanayileşme sürecinin ürünü olan işçi sınıfı ve burjuvazi arasındaki sömürü ilişkisi bu iki sınıf arasında yeni bir çatışmayı doğurmuştur.
Bürokrasinin konumu, yapısal dönüşümler içerisinde değerlendirilebilir. 1945’lerde uygulanan Refah Devleti doktrini, OPEC krizi ile çıkmaza girince uygulanmaya başlayan neoliberal politikalar, kapitalizmin kendine yeni bir çıkış yolu aramasıdır. İngiltere ve ABD’de dönemin iktidarları ile 1980 sonrasında liberal muhafazakar olarak adlandırılan ideoloji yaygınlık kazanmıştır. Refah Devleti düşüncesi, temellerini sosyal güvenlik ve sosyal adalet kavramlarından almaktaydı. Neoliberalizmin temel düşüncesi siyasetin ekonomiden ayrılması ve devletin temel fonksiyonlarına geri döndürülmesidir. Bu doğrultuda dönemin iktidarları sigortacılığı, insanların yatırım ve tasarruf dürtüsünü körelttiği inancıyla özel alana kaydırmak istemiştir. Serbest piyasa ekonomisinin öngördüğü biçimde özelleşmeye çok geniş bir yer ayıran neoliberal politikalar sonucu burjuvazinin üretim ilişkilerindeki rolü baskınlık kazanmış ve devlet, Marx’ın deyişiyle, baskın sınıfın elinde araçsallaşmıştır.
Marx’a göre modern devlet kapitalist sınıfın elindedir ve çeşitli ideolojik aygıtlarla sınıf ilişkilerini meşrulaştıran bir rıza üretim aracı işlevi üstlenir. Marx, insanlar arası işbölümünün yarattığı ve sınıf mücadeleleriyle cisimleşen, soyut düzeydeki yapısal biçimlenmeye vurgu yapar. Daha sonra somut düzeyde yer alan ve ortak iyiye hizmet ettiği görüntüsü verilen devletin aslında sınıf mücadelelerinin yeniden üretildiği bir alan ve sonuçta bir araç olduğu düşüncesini ortaya koyar. Marx, bürokrasiyi kapitalizmin belli ihtiyaçlarıyla ilişkilendirmiştir. Böylelikle devlet bürokrasisi tarafından oynanan sınıfsal rolle daha fazla ilgilenmiştir. Bürokrasiyi burjuva çıkarlarının desteklenme ve kapitalist sistemin savunulma mekanizması olarak görmüştür.
Devlet bürokrasisi, karşılıklı çıkarları birbiri ile uyuşmaz sınıf ya da grupların çatışma halinde bulunduğu kapitalist toplumda, siyasal rengi ve ideolojisi olmayan bir eleman değildir. Aksine devlet bürokrasisi, kapitalist düzenin kendisine sağladığı ayrıcalıkları olan ve bunun karşılığında kurulu iktidar yapısını koruyan, devam ettiren ve siyasal uğraşı bulunan bir sistemdir. Bürokrasi, burjuvazinin elinde araçsallaşan devletin üstlendiği görevleri yürüten uygulamalar bütünüdür. Vatandaşın gözünde devletin somutlaştığı nokta olsa da bürokrasinin karar alma iktidarı yoktur. Bu sebeple ona Weber’in iddia ettiği gibi toplumsal sınıf gözüyle bakılamaz. Ancak sınıf ayrımlarını belirginleştirdiği söylenebilir.
“Ben, Daniel Blake” filminde yaşlı ve hasta bir adam ve iki çocuklu yalnız bir kadın üzerinden sistem eleştirisi yapılmaktadır. Çalışamaz durumda olduğuna dair heyet raporu olan bir adamın, sağlık bakanı tarafından atanan özel bir firma çalışanı uzman, çalışabilir durumda olduğuna kanaat getirince Daniel ve Katie’nin bürokrasiyle olan verimsiz ve kısır ilişkisi başlar. Daniel’ın ölmesi ve Katie’nin daha kötü yaşam koşullarına itilmesiyle sonuçlanan bu süreç, izleyiciye bürokrasinin nerede konumlanması gerektiğini ve işleyişte referans noktasının ne olduğunu düşündürür.
Filmdeki karakterler ekonomik durumları ve toplumdaki yerleri ile aslında dezavantajlı grupların tamamını temsil eder. Bu insanlar fakir ve işsiz oldukları için bürokratik sürece ihtiyaç duymak zorundadırlar. Zira baskın sınıfın hegemonyasına dayalı sistem, bu insanları dışarıda bırakır. Refah devleti uygulamalarını öngören politikalarda bürokrasi yine mükemmel işlememekle birlikte en azından toplumun alt kesimlerine iş ya da emeklilik ikramiyesi sağlanması mümkündü. Neoliberal politikalarla yaratılan süreçte ise özellikle filmin de geçtiği yer olan İngiltere gibi büyük kapitalist ülkelerde insanlar uzun ve anlamsız bir bürokratik sürecin içine itilir. Onlardan ne kadar fakir olduklarını belgelemeleri ve yardım alabilmek için konulan çok yüksek şartlar doğrultusunda daha da fakirleşmeleri beklenir. Bürokrasi, Daniel ve Katie’nin yaşadıklarının nedeni değil, toplumdaki yapısal dönüşümlerin bir sonucudur.