Bilginin İktidarı: Ansiklopedi ve Toplumsal Dönüşümün İdeolojik Yüzü

Ansiklopedilerin tarihi, bilginin hiçbir zaman yalnızca bilgi olmadığını gösterir.


Ansiklopediler, bilginin nesnellik iddiası ile sunulmasına rağmen, gerçekte toplumların ideolojik yapılarını derinlemesine yansıtan bir araçtır. 18. yüzyılın Aydınlanma dönemiyle birlikte ansiklopediler özgür bireylerden oluşan bir toplum yaratma hedefi taşır. Bu hedefe daha dikkatli bakıldığında Diderot ve d’Alembert’in ansiklopedisinin amacı, bilginin dogmalardan arındırılarak özgürleşmesi gibi görünse de, bu süreç aynı zamanda bilginin kontrol altına alınmasını ve yeniden şekillendirilmesini de içerir. Buradaki özgürlük söylemi, gerçekte kimin özgürlüğü sorusunu da beraberinde getirir. Bu eserler, halkı eğitmek amacıyla yaygınlaştırılmış olsa da, bilginin belirli bir çerçevede sınırlandırılmasını da beraberinde getirmiştir.

Ansiklopedistlerin metafizik inançlara karşı duruşu, dönemin Katolik Kilisesi’nin otoritesine meydan okumayı içeriyordu; ama bu meydan okuma, yeni bir otorite, yani bilimin otoritesiyle yer değiştirdi. Bu bağlamda, bilimin dinin yerini alarak yeni bir hegemonik güç oluşturduğunu savunmak mümkündür. Bu durum, bilginin kim tarafından üretildiği ve kim için üretildiği sorularını gündeme getirir. Bugün bile, çevrim içi ansiklopedilerdeki bilgi üretiminin hangi odaklar tarafından yönlendirildiği ve hangi ideolojilerin bu içeriklere nüfuz ettiği, tartışılması gereken önemli meseleler arasında yer almaktadır.

Osmanlı İmparatorluğu’nda ansiklopedilerin Batı’daki biçimlerini alarak topluma uyarlanması, bilgi üretiminde özgünlük şüphesini gündeme getirir. Şemseddin Sami gibi isimlerin ansiklopedik eserleri, Osmanlı modernleşmesinin bir yansıması olarak görülebilir. Ancak bu eserlerin Batı’dan doğrudan alınan bir sistematiğe dayanması, ansiklopedi kavramının derinlemesine içselleştirilmediğini düşündürmekte. Örneğin, Şemseddin Sami’nin Kamus-ül A’lam adlı eseri, modern bir ansiklopedi olarak övülse de, bu tür çalışmaların genelde Batı’dan ithal edilen bilgi anlayışının bir uzantısı olduğu görülür.

Bu noktada, Osmanlı’nın içe dönük bilgi üretim anlayışından dışa dönük ve eleştirel bir bilgi anlayışına geçişteki kırılmayı vurgulamak gerekir. Tanzimat dönemi Osmanlı aydını, ansiklopedi gibi araçları yalnızca Batılılaşma çabasının bir parçası olarak görmüş, bu araçların toplumsal bir bilinç oluşturmadaki rolünü sınırlı bir şekilde kavramıştır. İçe dönük ve ilahi bilgiye dayalı bir gelenekten gelen Osmanlı toplumunda, ansiklopedilerin daha çok bir statü sembolü olarak kullanıldığı tespiti oldukça anlamlıdır. Bu durum, bilgi üretiminin işlevselliği yerine biçimselliğine odaklanıldığını gösterir. Bugün bile, bilgiye erişimde biçimselliğin ön planda tutulduğu toplumların özgün bilgi üretiminde zorlandığını gözlemlemek mümkündür.

Ansiklopediler, tarafsızlık iddiasıyla bilinir; ancak bu eserler genellikle yazanların fikir ve kanaatlerini yansıtır. Modern ansiklopedilerin, özellikle 20. yüzyılda, ulusal kimlik inşasında kullanılan bir araç haline gelmesi bu durumun en somut örneğidir. Türkiye’de Cumhuriyet döneminde yayımlanan İnönü Ansiklopedisi veya Türk Ansiklopedisi, bilgi üretimini milliyetçi bir çerçevede düzenleyerek modernleşme projesinin bir parçası olmuştur. Bu durum, bilgiye tarafsızlık atfetmenin ne kadar yanıltıcı olabileceğini ortaya koyar. Ansiklopedilerin içerikleri, her zaman belirli bir ideolojik bakış açısını yansıtır; dolayısıyla ansiklopedilere eleştirel bir gözle yaklaşmak gereklidir.

Bugün çevrimiçi ansiklopedilerle birlikte bilgiye erişimin demokratikleştiği iddia edilse de, bilgi üzerindeki kontrol hâlâ merkezi otoritelerin elindedir. Wikipedia gibi platformlar, kullanıcılar tarafından düzenlenebilir olması, içeriklerin sansürlenmesi veya belirli bir ideolojik çerçeveye uydurulması yönüyle sıkça tartışılmaktadır. Bu doğrultuda, modern ansiklopedilerin özgür bilgiye hizmet eden bir araçtan çok, bilgiye yön verme ve kitleleri şekillendirme amacı taşıyan araçlar haline geldiğini söylemek mümkündür.

Sonuç itibariyle ansiklopedi, yalnızca bilginin düzenlenmesi değil, aynı zamanda anlamlandırılması sürecidir. Bilgiye nasıl yaklaşmamız gerektiğine baktığımızda ise bugün bireylerin bilgiye erişimi her zamankinden daha fazla olsa da, bu bilgilerin nasıl üretildiği ve kimin çıkarlarına hizmet ettiği soruları hâlâ geçerlidir. Ansiklopedilerin tarihi, bilginin hiçbir zaman yalnızca bilgi olmadığını, aynı zamanda güç ve ideoloji ile iç içe geçmiş bir yapı olduğunu göstermektedir.

Sonuç olarak, bilgi üretimine eleştirel bir bakış açısı geliştirmek, bireylerin kendi kaderlerini şekillendirme süreçlerinde daha etkin rol almalarını sağlayabilir. Ansiklopedi gibi bilgi araçları, bireyler ve toplumlar için bir aydınlanma aracı olabileceği kadar, baskıcı ideolojilerin aracı da olabilir. Bu nedenle, bilgiyi sorgulamak ve eleştirel bir bilinç geliştirmek, modern bireyin en önemli görevlerinden biri olmalıdır.