Fahrenheit 451
“Fahrenheit 451” üzerinden modern toplumun medya tüketimi, sansür ve bireysel özgürlük konularına nasıl yaklaştığını inceleyeceğiz.
Ütopyalarda bahsedilen sistemlere eleştiri olarak Ray Bradbury, distopyalara bir örnek niteliğinde olan Fahrenheit 451’i yazmıştır. Ray Bradbury Fahrenheit 451 adlı eserinde otoriter devlet yapısı karşısında silik hale gelen ve yok sayılan bireyi ele almıştır. Birey, bu otoriter devlet yapısı içerisinde yabancılaşan ve kimlik arayışında olan bir konumdadır. Roman kahramanının yaşadığı toplum, otoritenin ve denetimin üst düzeyde olduğu bir toplumdur.
İnsanların düşünmesine, farklı şeyler öğrenmesine izin verilmemektedir. Farklı konularda okuyan ve bilgi sahibi olan bireyler, iktidar mekanizmasının manipülatif hareketleriyle etki altına alınamaması ve iktidarı eleştirmesi açısından iktidarlar tarafından sevilmemektedir. Bu sebeple de iktidarlar gerek uyguladıkları eğitim politikalarıyla gerekse insanları kültürel enformasyonla okumaktan uzaklaştırarak bu amaçlarına ulaşmaktadır. Yazar da anlattığı distopik toplumla bu duruma ilişkin eleştiri yapmaktadır.
Eğitim sisteminin içinin boşaltılması, artan fiyatlar yüzünden kitaplara erişiminin zorlaşması, okuma seviyesinin düşük olması ve bunlara bağlı olarak toplumun birçok konu üzerinde düşünmeden liderleri takip etmesi açısından bakarsak eleştiri günümüze uygundur. Aynı zamanda yönetim mekanizmalarının ideolojisine uymayan kitapların yasaklanması ve bu kitapları okuyan bireylere birtakım yaptırımların uygulanması da bunun net bir örneğini oluşturmaktadır. İktidarlar insanları araştırıp düşünmeye sevk etmek yerine düşünmeyen ve bu sayede kolay denetlenen bireyler haline getirmeye çalışmaktadır. Eğitim sistemindeki yoğun bilgi depolaması da bireylere düşünecek vakit bırakmamaktadır.
Yazar, televizyonun ve yüksek teknolojinin hüküm sürdüğü bir toplum anlatmaktadır. Televizyonda yayınlanan içerikler toplumsal hayatta önemli bir etkiye sahiptir. Sürekli maruz kaldığımız içerikleri benimseyerek toplumsal hayatımızda da onları uygulama eğilimi göstermekteyiz. Aynı zamanda bu içeriklerin düşünmemizi gerektirmemesi de düşünce pratiğimizi yitirmemize yol açmaktadır. Teknolojinin üst düzeyde olması bireylerin günlük hayatlarının hatta düşüncelerinin denetlenmesini kolaylaştırmaktadır. Romanda bahsedilen iletişim araçlarının işlevi günümüzde de belli oranlarda geçerliliğini korumaktadır. İşten yorgun bir şekilde gelen ve gününün geri kalanını dinlenerek geçirmek isteyen orta ve alt sınıf akşamları çoğunlukla ücretsiz bir rahatlama alanı olan televizyonla zaman geçirmektedir.
Televizyonda içerikleri boşaltılmış olan programları izleyerek hipnoz olmakta ve düşünmekten uzaklaşmaktadır. Toplumsal hayatta olmayan abartılı materyallerin gösterilmesi insanların düşünce yapısını, topluma bakışını etkilemektedir. Örneğin gençlik dizilerinde işlenen zorbalıklar ve iş hayatında paranın kolay kazanılıyor olarak yansıtılması gençlerin toplumsal hayata olan bakış açısını etkilemektedir. Yüksek teknoloji sonucunda kişisel verilerimizin pek çok yerde yer almaktadır Yaşımız, cinsiyetimiz hatta ideolojimiz gibi temel kişisel bilgilerimiz işlenerek depolanmaktadır. Bu veriler sayesinde denetim altında olmamız da kolaylaşmıştır.
Kitabın isminin kâğıdın yanma ısısından geliyor olması hem kitabı çok güzel açıklayan hem de etkileyici bir noktadır. Kitaba yeni bir isim vermem gerekseydi bu isim “Hiçlik” olurdu. Bunun sebebi ise sürekli denetime maruz kalan, otosansür uygulanan bireyler düşüncelerinden uzaklaşmaktadır ve toplumda silikleşerek benliklerini yitirmektedir. Düşüncelerimiz bizi biz yapan unsurlardır. Bu düşüncelerimizin oluşması için de okumak önemli bir unsurdur.